15.10.2010
Son zamanlarda ekonomik verilerimizdeki iyileşmeler sonrasında birçok kesim kendisine pay çıkarıyor. Hiç sesi çıkmayan ama bu gelişmelerin altındaki ana unsur olan kurumdan, kendine pay çıkarma görmüyoruz. Çok mütevazı davranıyorlar. Sadece kendi işlerine odaklanmışlar. Dünyadaki gelişmeleri muhteşem bir şekilde takip ederek, hiç yanlış sinyal vermiyorlar. Söylediklerinin arkasında duruyorlar. Attıkları adımlar geçmişte bazen bizler tarafından yanlış olarak adlandırılmış olsa da, varolan koşullar altında hep ellerindeki verileri doğru youmlayarak hareket ettiler…. Geçmişte çok eleştirimize maruz kaldılar. Yani ekonomi yazarları tarafından da eleştirildiler. Ama onlar hep bildikleri yolda gittiler ve siyasete pek bulaşmadılar…
Evet… Başta Durmuş Yılmaz, ardında da Erdem Başçı olmak üzere, Merkez Bankası’nın sadece üst yönetiminden değil, aynı zamanda o araştırma raporlarını dünya standartlarında hazırlayan çoğu doktoralı araştırma ekibinden, kamu iletişimini en doğru şekilde sağlamak üzere, Merkez Bankası’nın iletişim biriminden, hatta temizlikçisinden ve çaycısından bahsediyorum…
Durmuş Yılmaz’ın hayatını okumanızı tavsiye ederim. HAsan Cemal 29 Eylül 2010 tarihinde köşesinde, çok güzel bir yazı yazmış… Benim anlatmak istediklerimi o kadar güzel anlatmış ki, ben ayrıca bir yazı yazmak yerine bu yazıyı veriyorum.
***************
HASAN CEMAL (Milliyet-29 Eylül 2010)
Haber şöyle: “Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz dünyanın en başarılı yedi Merkez Bankası başkanından biri seçildi. Durmuş Yılmaz, 30 stratejik ülkenin Merkez Bankası başkanlarının performansının ölçüldüğü listede en yüksek not olan A’yı alırken, Amerikan Fed Başkanı Bernanke C notuyla yetindi. 2010 yılı için yapılan bu seçim, merkezi New York’ta bulunan Global Finance dergisi tarafından gerçekleştirildi.”
Bu haberi okuyunca, o fotoğraf gözümün önüne geldi.
Durmuş Yılmaz’ın evinin kapısında çıkartılmış ayakkabıları gösteren fotoğraflar bir film şeridi gibi gözümün önünden geçip giderken, bunlara eşlik eden yorumları da anımsadım.
Dört buçuk yıl önceydi.
Durmuş Yılmaz, hükümet tarafından Merkez Bankası Başkanı olarak yeni atanmıştı.
Deniyordu ki:
-Yılmaz’ı kutlamak için evine gelenler, ayakkabılarını çıkarıp eve öyle girmişler; üstelik yeni Başkan’ın eşi de başörtülüymüş…
Bu fotoğraflar, yani kapı önündeki ayakkabılarla başörtüsü, gazetelerin birinci sayfalarında geniş yer bulurken, yapılan yorumlar da, açık ya da üstü örtülü bir dille genellikle aynı noktaya işaret ediyordu:
Erdoğan hükümetinin gizli gündemi!
Hayat tarzından, başörtüsünden gizli gündem çıkarılıyordu.
Aradan kaç yıl geçti.
Durmuş Yılmaz’ın ve ailesinin ‘hayat tarzı’yla o zamanlar alay edebilenler, insanların dokunulmaz olması gereken hayat tarzlarından, başörtüsünden ‘gizli gündem’ çıkartmaya kalkışanlar bugün acaba ne düşünüyorlar?..
Bilemiyorum.
Benim bildiğim, Durmuş Yılmaz’ın başarılı, ilkeli bir Başkan olarak adını Merkez Bankacılık tarihine yazdırmış olmasıdır.
Çekirdekten yetişme bir Merkez Bankacı olarak hem bankanın bağımsız rolü, hem de kurumsal kimliği konularında iyi bir sınav vermiştir Durmuş Yılmaz…
Uzun lafın kısası:
İnsanların hayat tarzlarıyla, giyimiyle kuşamıyla uğraşmak her şeyden önce ayıptır.
**************
O Durmuş Yılmaz’dan veya Merkez Bankası’nın herhangi bir yöneticisinden, ekonomideki olumlu gelişmeler sonrasında (büyüme, bütçe açığı vss..) şu ana kadar bir defa dahi olsun kendilerini ön plana çıkaran ve kendilerine pay çıkaran açıklamalar görmedik. Halbuki eğer bugün bütçöe gelirleri artmışsa, ekonomide motorlar çalışıyor ve büyüme artıyorsa, bunun ardında, Merkez Bankası’nın kriz sonrasında izlediği bana göre radikal politikalar var. En büyük pay Merkez Bankası’nındır. Sayın Babacan’ın en azından konuşmalarında bunu da vurgulaması lazım. Bu bir ekip oyunuydu ve zamanında her türlü atağa sabırla ve sükunetle davranan merkez bankası kendine düşeni başarıyla yerine getirdi. Aslında bu cümleleri yazarken korkuyorum. Çünkü bu ekibe zarar veririm diye de düşünüyorum. Okuyucularım, sanki bana onlardan böyle bir yazı yazmam konsuunda ima gelmiş gibi algılayacaklar diye de korkuyorum. Ama yüce ALLAH şahittir, belki de 2 yıldır, Merkez Bankası’ndan hiç kimseyle görüşmedim. Sadece duruşlarını izledim. O vakur insanlar, bir yazardan böyle bir istekte bulunmayacak kadar asiller.
Şu an kurlara bakıp, sen ne diyorsun kardeşim, Türkiye’nin rekabet gücü kayboluyor, Merkez Bankası ne yapıyor diyebilirsiniz. Binlerce faktörün bir araya gelip ekonomik gidişatı şekillendirdiği bir ortamda, o koltuğa oturun bakalım neler yapabileceksiniz? Bugün ulaştığımız ekonomik performansın en büyük mimarı merkez bankasıdır. Bizler şu an hızla artan cari açıktan endişe ediyoruz ve onlar da ediyorlar. Kafa yoruyorlar.. Amerika’nın bastığı paradan çuval çuval Türkiye’Ye gelen para, yönetenleri mutlu ediyor ama onları mutlu etmiyor. Çünkü orta vadede ne sonuçlar doğurabileceğini biliyorlar. Bu yüzden de içim rahat… Ama kendimce yanlşış olduğunu düşündüğüm uygulamaları olursa yine yazacağım tabi ki, o hakkımı yani eleştirme hakkımı saklı tutuyorum ve eleştiri yazıları yazdığımızda bile “Acaba bu adamın dediğinde doğruluk payı olabilir mi?” diye düşüneceklerinden ve ciddiye alacaklarından hiç şüphem yok. Bu yazıyı neden yazdım? Baktım ki herkes ahkam kesiyordu ve bir tek onlar konuşmuyordu. Bu da beni rahatsız etti. Ekonomideki olumlu adımlar, not artırımları, piyasaların güven duygusunun oluşmasında onlara hakkını vermek ve adaletli olmak lazım.
Sade bir vatandaş olarak Durmuş Yılmaz şahsında Bütün Merkez Bankası çalışanlarına teşekkür ederim.