Gerek dünya, gerekse de Türkiye ekonomisine yönelik endişe verici gelişmeler arka arkaya gelmeye başladı. Gerginleşen jeopolitik ortamın da gün yüzüne çıktığı süreçte, birileri sorunun buradan kaynaklandığını söylese de tartışılır. Yumurta tavuk hikâyesidir bu…
Fakat bundan daha garip olan, herkesin büyük bir hayret içerisinde bu gelişmeleri konuşuyor olması… Sanırım saflık iktidar düzeyinde moda haline gelince, herkes de bu yoldan gitmeye karar verdi.
Enflasyon neden artıyor; niye fiyatlar düşmüyor; dolardaki artış nereden çıktı; niçin ihracat yapamıyoruz; asgari ücreti o kadar arttırdık, niye kimse mutlu değil; bankalara olan borçlar neden ödenemiyor; bankalar neden orta direk için kredilendirme yapmıyor; işsizlik neden durdurulamıyor; pompa fiyatları hangi sebeple düşmüyor; yabancılar neden rekor düzeyde kaçıyor?
Bu başlıkları çoğaltıp, sayfalarca hayret eden insanların, yetkililerin, siyasilerin ‘neden’ sorularını burada sıralayabilirim. Oysa bugün ‘neden’ diye soracaklarına zamanında ‘nasıl’ diye sorsalardı; yaşadığımız problemlerin birçoğuyla o gün yüzleşmiş olacaktık.
Ama o zaman hiçbiri kimsenin işine gelmiyordu. Zor ile karşılaşmak yerine, hayaller diyarında gezmek daha kolaydı. Gazeteler, televizyonlar da bu başarılı ekonomi palavrasının reklam pastasından yedikleri için, gerçekleri söylememek daha cazip geliyordu.
Görüldüğü gibi ne iktidarın ya da koalisyonun, ne de ekonominin dümeninde kimin olduğunun tek başına bir önemi yok. İstikrar masalının toplam sorunlar içinde etkisinin yüzde 3-4’ten fazla etki yapmayacağını anlattığımızda burun kıvıranlar, bugün durumdan şikâyetçi görünmeye çalışıyorlar.
Herkes ilk defa ortaya çıkmış ve sürprizmiş gibi birbirine soruyor: Ekonomide neler oluyor? Dünyanın da, Türkiye’nin de bu duruma gelişi bağıra çağıra oldu. Tam tam bile çaldı gelişmeler.
Kusura bakmayın ama bunun tek bir tanımı var. Safa yatıyorsunuz; ayıptır. Bugünün geleceği, yarın yaşayacaklarımız dünden belliydi. Sadece işinize gelmedi.