Her gün ekranlarda Kamu Spotu diye, toplumu uyaran bir sürü aydınlatıcı bilgiler yayınlanıyor.
Elbette izlemiÅŸsinizdir.
Kimine göre çok yararlı, kimilerine göre de, yararlıların yanında, aralarda yayınlanan birçoğu siyasi reklam!
Öyle ya da böyle, her kes gibi, benimde dikkatimi çekenler var elbette.
Hatta ilk yayınlandığı dönemlerde, bu konuda bir yazıda yazmıştım.
Önce, Şeker bayramının daha başlangıcında yaşanan trafik kazaları ve bayram ertesinde ki toplamda 86 ölüm, 4bin 711 yaralanma açıklamalarını duyunca!
Her şeyi bir yana bırakıp, önce trafik terörü ve teröristleri ile görüşüp, bir açılım yapmak gerektiği, hiç olmadı, kurban bayramına kadar, ‘’anaların ağlamasının’’ önüne geçilebilecek, direksiyon silahını(!) susturacak, bir çözüm bulmamız gerektiği artık tam çıplaklığı ile ortaya yere çıkmıştır.
Eğer amaç, insanların kayıpları ise, terörü bile, ikiye, üçe katlayan ve her yaştan yitirilen canları da dikkate alarak, her şeyi hatta anayasa çalışmalarını da bir yana bırakıp en önde giden bu sorunu, mutlaka çözmeliyiz.
Diğer önemli can kayıplarından bir diğeri de, yaz aylarında, üç bir yanımız deniz diye öğündüğümüz ama bir türlü denizci olamadığımız, boğulmalardan kaynaklanıyor.
Gene bu süreçte, toplamda 23 yurttaşımız yaşamını serinlemek(!) isterken kaybetmiş.
Ne kadar acı değil mi?
Elimizde bu kadar uyarı, bilgilendirme olanakları var, üç bir yanımız deniz ve yurdun iç bölgelerinde, bir sürü baraj, sulama kanalları, hatta halka açık yüzme havuzları var ama iki ayağımız, sahilden temasını kesince, başımıza gelmedik kalmıyor!
Aslında böyle sahildar bir ülkede yaşayanların hemen hepsi, bu tür kurtarma müdahalelerini daha, 4+4+4 eğitiminin ilk etabında ve öncelikle okuması, öğrenmesi ve uygulamasını da bilmesi gerekmez mi?
Her şeyden önce ve yaşanan acılar bir yana, yetişmiş insan gücü ve beraberinde ki maddi kayıplarında, elbette önemli bir ekonomik değeri ve topluma bir maliyeti vardır.
Bu ülkede trafik ve deniz kazalarında geriye baktığımızda, o kadar çok değerli ve yetişmiş yurttaşlarımızı kaybettik ki!
Hadi denizlerde kamuya ait bir sivil yolcu gemimiz, nede hapse girmedik denizcilerimiz(!) kaldı ki desek de?
Kara yollarının denetimi, polislerimizle kaim ve bu kurumun, personel istihdamı, nerede ise tüm iÅŸletmelerin üzerine çıktığı gibi, her türlü hareketler MOBES ve benzer elektronik sistemlerle de izlenmiyor ve destekleniyor ama önlemek ne mümkün?Â
İnşallah bundan sonra, sorunları sıralarken, rakamsal ve bilimsel verilerle ortaya koymasını öğrenir(!) en çok kaybın ve önceliğin neye verilmesini ve bu yönde de, toplumsal tepkilerimizi ortaya koymayı beceririz?
Her neyse biz,esas spot konumuza geri dönelim!
Rakamlar ve bilimsellik denince, bir Kamu Spotundan hareketle, birde Ekonomi Spotu yapılmalı diye kafamda bir ampul(!) yandı.
Hani, vücut endeksi ile ilgili ve son derece bilimsel bir Kamu Spotu var ya?
Boyunuzu ölçün, karesini alın ve ağırlığınıza bölün, sonra çıkan değere bakın?
Bu değer 25’den küçükse sağlıklısınız yok üstünde iseniz?
Hemen önlem alıp, bir başka spotta belirtildiği gibi, 10 bin km yürüyün ya da beslenmenizi az ve dengeli yapın!
Diye…
İşte ben bu spotun(!) ekonomik verileri ve bilimsel ve sayısal değerleri dikkate aldığımızda ve kıyasladığımız da, çok az bir kitleyi kapsadığını fark ettim!
TÃœRKİŞ’in her dönem de açıkladığı, açlık ve yoksulluk sınırı, aylık gelir deÄŸerlerine ve bu ÅŸartlarda yaÅŸayan yurttaÅŸların, genel nüfusumuza oranına bakınca?Â
Bu ölçümlerle, gelirleri kıstas aldığınızda, zaten bu büyük kitlenin değerlerinin zaruretten 25(!) endeksinin altında olduğudur..
Hatta hemen hepsinin, gene bu şartlar altında, kilo vermesine gerek olmamasına karşın, ekonomik koşullarına göre, değil on bin metre(!) nerede ise her fırsata yürüdüğünü de göreceksiniz?
O halde, en kısa süreçte, ‘’yeni ve bilimsel’’ Ekonomi Spotları da düzenleyerek, yaşamımıza geçirilmeli, TMSF, BDDK, SPK gibi tarafsız kurumlar, hatta TÜSİAD, MÜSİAD, özelliklede sendikalar tarafından hiç olmadı, ekonomi kanallarında arada bir yayınlanmalıdır.
Örneğin;
Ortalama olarak boy ölçüsü, ülke ortalamasına yakın 1.7m olarak alına bilinir.
Benzer şekilde bu değerin karesi alınıp, hane sayısı 4 ile çarpılarak, aylık gelire asgari ücret, açlık sınırı, yoksulluk sınırı ve elbette Milletvekili, CEO, İş İnsanı Futbol, Ses sanatçıları hatta ve en önemlisi medya sunucu ve yöneticilerinin gelirler değerlerine bölüne bilinir.
Çıkan değer, insanca ve sağlıklı bir yaşam endeksinin altında ya da bu değere ulaşılması için ne yapılabilinir? Bu çözümler, elbette bulanabilirse(!) bu spotun sonunda ortaya da  konulmalıdır..
Keza, bu önemli Ekonomik Bireysel Yaşamsal Kaç Sayı formülü;
Çalışanların gelir vergisi, KDV, ÖTV, değerleri, gelirlerine bölünüp, boyları ile çarpılarak, kıyaslanarak yapılabilinir. ,
İşte o zaman, kimin ülke ekonomisine ve bütçesine katkıda, boyundan büyük işler yaptığı, kiminde, kazanımlarının logaritmasını bile ülkesinden esirgediği?
Tam ve bilimsel olarak ortaya çıkacaktır!
Hatta ekonomik yapı, sosyal yaşamın, mizana direği olduğuna göre?
Ülkemiz de, sosyal adaleti ve adil paylaşımı tesis etmek, gelişmiş ekonomik ve ileri demokratik ülkeler seviyesine çıkmak için, bu bilimsel formülü, eğitim, adalet, sağlık ve tüm sosyal haklara da uygulayıp genişletebiliriz de.
Sokak lambalarını, kayıp, kaçak harcamalarını, kayıtlı mütedeyyin ekonomik yurttaşların(!) faturalarına yansıtmayı, nereden geldiği belli olmayan, döviz girişlerini ise hata noksan kalemleri ile milli bütçede gösterebilen ve torba yasalarla, bir sürü karmaşık formüllerle, çözebilen, yerliye stopaj, yabancıya iltifat ve kimine reel, kimine sanal faiz uygulayabilen, bu ekonomik deha yönetimi(!) acaba, bizim ortaya koyduğumuz, bu mütevazi ve oldukça basit bir formülü, sonuçlarını neden hiç gündeme getirmez?
Hadi onlar görmezden geliyor diyelim, ya yüzlerce iktisat fakülteleri ve akademisyenler?
Oysa formül çok basit;
Boyun karesi x hane sayısı / aylık gelir = Çıkan sonucun, milli gelirden alınan paya göre ya da adam gibi yaşamanın gerçek bir kaç sayına göre, kıyaslanması(!)
Sözün özü;
‘’Doğru kuram üretemeyen ve adil üleşim yapamayan toplumlar, sadece ekonomik kazanımlarını kaybetmekle kalmaz, büyük sosyal bedeller de ödemek zorunda kalırlar…’’