O kadar çok rakamlar ve bu rakamları haklı hale getirmek için bir o kadar çeşitli kavramlar üretildi ki? Ekonomi ile açıklama yapan bakanları, başbakanı ve TCMB başkanının ne dediklerini anlayamıyoruz!
Aklı başında ve gerçek(reel) ekonomik değerleri çok iyi bilen iktisatçılarımız, açıklamalarda ve eleştirilerde bulunduklarında, ya bir anda irkiliyoruz ya da hadi canım bu kadar da olmaz diye kulak arkası ediyoruz.
Neden?
Çünkü kafamız rakamlarla doldurulmuş ya da ‘’ekoironik’’ bir tanımlama ile kafamızın içinde haddinden fazla, normal değerlerin çok üstünde rakamsal cari açık yaratılmış durumda!
Faiz ve enflasyon en güzel kandırmaca!
Bir ekonomik varlığı incelerken, bin türlü değerle kıyaslayıp sonra gerçek getirileri ya da kayıpları ortaya koyabiliyoruz. Elbette bu kadar derinine inebilen varsa?
Benim mütedeyyin ve çoğunlukta olan yurttaşlarımın çoğu hala mevduata aldığı faizi bilmediği gibi, söylenen miktarında net getiri olduğunu sanıyor!
Şu durumda vadeli mevduatta 10 bin liranın altında yani?
9999,99 TL için % 4,5(!) eğer farkına vardıysanız olmadı size önerilen en yükseği % 7,5, üstelik nette değil faizi 0,85 çarparsanız çok daha komik bir durumla karşı karşıyasınız…
Bu gerçek faizleri gerçek enflasyondan çıkardığınızda ise tam anlamı ile anaparayı hedef alan bir uygulamayı görüyorsunuz. Üstelik bu henüz özelleştirilmemiş bir finans kurumumda gerçekleşiyor. Aynı kurumun kredi faizleri ise çift rakamlı değerlerde dolaşıyor!
Özel bankalarda sanki durum çok mu farklı?
10, 25, 50, 100 bin üzeri mevduat faizleri arasında yarımla bir puan arasında faiz farkı uygulanıyor. Gene gerçek ekonomik değerlerle net getirileri ve kredi faizlerini ortaya koyunca, anaparamızın soyulduğunu görüyoruz!
Buna da kibarca negatif ya da eksi getirim deniyor!
Enflasyon değerleri çıkınca anaparandan bu kadar eksilmiş olacak dense hayatta paranı yatırmazsın ama negatif getiri olsa da bin liranız bin +90 TL olacak dendi mi?  kulağa daha hoş geliyor hatta param artıyor ya mesele yok evladım diyen o kadar çok insan var ki?
Yüksek enflasyon ortamında faizi düşük tutarak, yeni sermayeyi bankalara kazandırmak ve bu yolla, piyasaları kredilerle desteklemek, yeni dönemin bir ekonomik çıkış noktası olacak.
Zira artık, özelleştirilecek işletme kalmadığı gibi yap işlet dev retlere de ilgi gösterilmiyor.
Tam aksi, verilen güvencelerle ve ihale sonrası üretilen gerekçelerle, devletin bütçesine kambur olma yolunda!
Örnek III. Köprü ve III. Hava alanı ya da açılınca II. Hava alanı olacak yatırımlar gösterilebilinir…
Diğer yandan önümüzde, CB seçimleri ile üç aylık seçim yasaklarını da çıktığınızda, tam tamına 9 ay kalmış bir genel seçim dönemi!
Hani genelde gelişmiş ülkelerde ki gibi bir süreç yaşansa hiç önemli değil ya da sistemleri ve üretkenliği güçlü bir ekonomik yapımız olsa ne gam…
Ama öyle mi?
Güya seçime gidiyoruz!
Bırakalım ekonomik değerleri, rejimden, ülke bütünlüğüne kadar tüm temel kavramların tartışıldığı ve pazarlık konusu yapıldığı ‘’siyasi- trajik’’ bir durumla karşı karşıyayız.
Birinci turda herkes kendi oy gücünü ortaya koyma yolunda ama bunda pek hayır görmüyorum. Zira ikinci turda bu azınlık oyları öyle büyük bir pazarlık nedeni olacak ki iki tarafında vereceği ödünleri hiç birimiz tahmin edemeyiz. Üstelik bu gelişmeleri ortaya koyacak bir medya özgürlüğünden de söz edemeyiz. Elbette yabacılar bu gelişmeleri en iyi bilen ve tartışan taraftalar!
Sözün özü:
Bir değerin sıfırla çarpılması sonucu da sıfırlar!
Önemli olan ve doğru soru, kimin sıfırı tükettiğidir?
Ekonomide olsun, dış siyasette ve komşularımızla ilgili siyasi ekonomik ilişkilerde olsun, kendimizi sıfırlarsak, elbette hem ekonomik olarak hem de komşularımızla aramızda ‘’sıfır sorun’’ olacaktır bu durumda, eko-siyasi bir marifet değildir!