Ä°ktisatçıların ECB’den yapmasını istedikleri operasyon, özünde Merkez Bankası’nın 2001’de yaptığı operasyona benziyor.
2001 krizinden sonra uygulanmaya başlanan ekonomik programın temel ayaklarından birini, bankacılık sektörünü önce ayağa kaldırma, sonra da güçlendirme operasyonu oluşturuyordu. Operasyonun önemli bir kısmı kamu bankalarına yönelikti. 1990’lı yıllar boyunca kamu bankaları, topladıkları mevduatı, maliyetinin çok altında faizlerle, o zamanki hükümetlerin tercihi sonucunda çiftçilere ya da esnafa, kredi olarak vermişlerdi. Aslında doğal bir siyasi tercih sonucunda ortaya çıkan bu tür desteklerin kamu bütçesinde yer alması gerekirdi. Oysa birer bütçe harcaması olması gereken bu destekler, kamu bankaları yoluyla veriliyor ve sonuçta kamu bankaları önemli ölçüde zarar ediyordu. Bu zararları karşılığında Hazine onlara kaynak aktarmıyor, böylelikle bozulması gereken bütçe dengeleri bozulmamış (gibi) oluyor ancak kamu bankalarının bilançoları giderek bozuluyordu.
Süreç sonunda kamu bankaları uçurumun eşiğine geldi. 2001 krizinden birkaç ay sonra uygulamaya konulan ‘Güçlü Ekonomiye Geçiş’ programı çerçevesinde Hazine, bu bankalara olan birikmiş borcunu devlet tahvili vererek ödedi. 2000 sonunda kamu borç stokunun gayri safi yurtiçi hasılaya (GSYH) oranı yüzde 38.2 (o zaman mevcut olan GSYH kullanılırsa yüzde 49.8) idi. 2001 sonunda ise bu oran yüzde 74.1’e (eski GSYH ile yüzde 94.6) sıçradı. Borç oranının bir yılda neredeyse iki kat artmasının en önemli nedeni bu operasyondu. Dikkat ederseniz, Türkiye’de 2001 yılında kamu borç stokundaki artışın ana nedeni, bugün büyük sorunlarla uğraşan İspanya’nın kamu borç stokundaki artışın ana nedeniyle büyük ölçüde benzer.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ.