Durgunluk Tehdidi ve İstikrar Politikası

Muhtemelen farkına varmışsınızdır. Dünya ekonomisi yavaÅŸlarken uygulanması doÄŸru olacak  iktisat politikaları konusunda  bir tartışma var. Dün bizim gazetede de bu konuya iliÅŸkin bir deÄŸerlendirme vardı.  Türkiye’de henüz bu konuda kayda deÄŸer bir tartışma yok. Ama bizim dışımızda bu mesele hem teorik hem de uygulama baÄŸlamında yoÄŸun olarak tartışılıyor. . Tartışmaların derininde ise farklı makroekonomik kurguların arasındaki geleneksel çekiÅŸmenin yattığı görülüyor.

Mesele şu. Kriz sonrasında yeniden durgunluk  tehdidi altında kalan ekonomilerde makroekonomik politika tasarımı nasıl olmalı? Harcamaları ve talebi kısıtlayıp, daha alt bir gelir düzeyinde dengelenmeyi hedefleyen istikrar politikaları mı uygulanmalı? Yoksa, olası bir resesyondan kaçınabilmek için, harcamaları arttıran, talebi büyüten, büyümeyi kışkırtan genişlemeci politikalar mı tercih edilmeli?
                                                  *                        *                             *
Kısacası, son sıralarda ortaya çıkan yavaşlama eğilimi karşısında kemer sıkma politikalarını devreye sokmanın akıllı ve doğru bir tercih olup olmadığı tartışılıyor. Tartışmanın hem kuramsal boyutları hem de politika seçimine ilişkin pratik yönleri  var.

Meselenin kuramsal tarafında tarihin derinliklerinden gelen ve belli bir doz ideolojik çekişmeyi de temsil eden tezler var. Tezlerden birisi Keynesci makroekonomik kurguya  dayanıyor.  Buna göre durgunluk eğilimi gösteren ekonomilerde gevşek ve genişlemeci iktisat politikalarının seçilmesi gerekiyor. Ekonomide durgunluk eğilimi hakim olmaya başlarken  kemer sıkmaya kalkışmanın durgunluğu derinleştireceği, bunun da yeni bir krize davetiye çıkartma anlamına geleceği söyleniyor.

Piyasacı, parasalcı ya da  neo-klasik olarak tanımlanan makroekonomik kurgu da bunun tersini savunan tez olarak ortaya çıkıyor.  Adlarından anlaşılacağı gibi  tam bir piyasa tutkunu bunlar. Ekonominin işleyişinin ve dengelenmesinin sadece piyasa mekanizması çerçevesinde  yapılması gerektiğini savunuyorlar. Bu durumda,  koşullar ne olursa olsun, merkezi otoritenin ekonomiye müdahale etmesinin, yani iktisat politikalarını aktif biçimde kullanmasının, sorunu (durgunluk) çözmeyeceği gibi, sistemin işleyişini bozarak dengesizlikleri daha da büyüteceğini, işleri iyice içinden çıkılmaz hale getireceğini söylüyorlar. Kendisi  bir dengesizlik hali olan durgunluğun çözümünü piyasa işleyişine bırakıp, para politikasını da dengesizlik üretecek yönde kullanmaktan kaçınarak sorunu çözmenin mümkün olacağını savunuyorlar.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ.

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir