Seçim havası sona erdi. Olağan hayatımıza döndük. Olağandan kastım genelde izlediğimiz olay ve olguları izlemek. Seçim sürecinde ister istemez siyaset önplana çıktı. Şimdi ağırlıklı olartak ekonomiye dönüyoruz.
Türkiye ekonomisinde bir şeylerin pek de iyi gitmediğine dair bir düşünce var. Yıl başındaki iyimserlikten ihtiyatlı bir karamsarlığa doğru dönüyoruz gibi bir izlenim var. Aslında bu yeni yönelimde pek de yanlız sayılmayız. Öteki ülkelerde de sorunların başgösterdiği ve performans kayıplarının ortaya çıktığı görülüyor. Yıl başında görece daha olumlu olan beklentiler yavaş da olsa yön değiştirdiği, bir karamsarlık ikliminin yayılmaya başladığı dikkati çekiyor.
Kısacası biz seçimle haşır neşir olurken dünyanın ahvalinin değiştiği gözleniyor.
*Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â *Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â *
2011 başında dünya ekonomisinin küresel krizden çıktığı ve yıl içinde artan büyüme temposuna bağlı olarak bu sürecin sorunsuz biçimde tamamlanacağı düşünülüyordu. Son bir kaç haftada bu görüş eskisi kadar güvenle seslendirilmiyor. Zira dünyanın hemen bütün bölgelerinde ülkeler büyüme-enflasyon ikilemine takılmaya başladı. Bu da büyüme hızını yavaşlatıyor.
Aslında dünya ekonomisinde görece daha önemli konumda olan ülkelerde büyümenin yavaÅŸlıyor olması önemli. Ama büyükler arasında bir ayrım yapmak gerekiyor. Son dönemde dünya ekonomisinin motoru olarak algılanan Çin’de yüksek büyüme temposu tam anlamıyla enflasyona kurban olmuÅŸ durumda. Burada hızlanmaya baÅŸlayan enflasyona karşı görece daha sıkı politikaların devreye sokulmuÅŸ olması büyüme temposunu düşürüyor. Çin’in yavaÅŸlaması ilk adımda yakın bölgeyi, DoÄŸu Asya’yı yavaÅŸlatıyor. Bunun dünyaya yansımasının kaçınılmaz olduÄŸu düşünülüyor.
Dünyanın esas motorunun ABD olduÄŸu malum. Ahval burada da deÄŸiÅŸiyor. Ama biçimi farklı. ABD’de henüz çok belirgin bir enflasyon baskısı yok. Dolayısıyla enflasyona karşı sıkılaÅŸtırıcı politikalara dönmekte acele edilmiyor. Hatta tersine ABD, özellikle de para otoritesi FED, gevÅŸek politikaları sürdürmekte israr ediyor. Buna raÄŸmen büyüme temposu beklenenden yavaÅŸ. Son veriler bu yavaÅŸlamanın devam ettiÄŸini gösteriyor.
Kimi görüşlere göre Japonya dışında kalan ülkelerde yavaÅŸlama Haziran ayında dip yaptıktan sonra tekrar hızlanacak. Ahvale bakılırsa bu oldukça iyimser bir beklenti. Sanki ezelden beri durgunluk içinde olan Japon ekonomisi küresel krizden görece düzgün bir çıkış yaparken deprem afetine yakalandı. Depremin ekonomik etkilerinin ilk beklentilerin ötesine geçtiÄŸi anlaşılıyor. Ä°yimser beklentiler Japonya’da üretimin Ekim ayından sonra deprem öncesindeki düzeye döneceÄŸini tahmin ediyor.
GeliÅŸmekte olan ülkelerin Çin dışında kalan üyelerinde de enflasyonist eÄŸilimlerin hızlanmış olması büyümeyi yavaÅŸlatıyor. Latin Amerika’nın büyük ekonomileri bu sıkıntıdan muzdarip. Enflasyona karşı önlemler ekonomilerdeki canlılığı öngörülen düzeyin altına çekiyor. Orta DoÄŸu-Kuzey Afrika ekseninde yaÅŸananlar malum. Bu ülkelerin bir süre daha devre dışı kalacağı anlaşılıyor. Ancak, bu bölgedeki olayların yavaÅŸlamasına raÄŸmen sürüyor olması genel bir risk unsuru olarak öteki ülkeler üzerinde olumsuz yansımalar yaratmaya devam ediyor.
*Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â *Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â *
Aslında ahval değişiyor derken görece iyi bir durumdan o kadar da iyi olmayan bir duruma kayışı kastediyorum. Ama her yerde böyle bir dönüş olduğu anlamına gelmiyor bu. Örneğin, dünya ekonomisinin en problemli alanı olan Avrupa Birliğinde ahvalin değişip değişmediği oldukça tartışmalı. Zira, küresel krizden düzgün bir çıkış yapmayı beceremeyen AB hala benzer sorunlarla boğuşuyor.
BirliÄŸin sorunu ikili. Temel sorun kamu açığı ve borçlanma dinamiÄŸi meselesi. Bunun yanısıra bu soruna bir türlü çare bulunamaması belki de AB’nin daha temelli bir sorununa iÅŸaret ediyor. Ä°stisnalar olmakla birlikte üye ülkelerin çoÄŸunda bu sorun var. Bu sorun sürdükçe AB’nin öteki sorunlarına, büyüme enflasyon vs ile ilgilenmek hep ikinci planda kalıyor.
Dünyada ahval deÄŸiÅŸirken Avrupa’da hiç bir ÅŸey deÄŸiÅŸmiyor gibi görünüyor anlayacağınız.
Taner BERKSOY