Döviz Kuru Hakkında Konuşmak

Bizim gibi ülkelerin merkez bankalarının konuşmaları, hele bir düzey ima etmeleri hiç doğru değil. 

Bizim gibi ülkelerde merkez bankası yetkililerinin döviz kuru hakkında konuşmaları çok doğru değil. Bu tür konuşmalar, hele bir de sıklaşıyorsa merkez bankalarını zor durumda bırakabiliyor. ‘Bizim gibi ülkeler’ derken her zaman yaptığım gibi yükselen piyasa ekonomilerini kastetmiyorum. Bu sefer ‘bizim gibi’den muradım, bu ülkelerin bir alt kümesi: Yurtiçi tasarruf oranlarının düşüklüğü nedeniyle potansiyel büyüme hızlarını tutturabilmek için bile yabancıların tasarruflarına ihtiyaç duyan, farklı bir ifadeyle genellikle cari işlemler açığı veren yükselen piyasa ekonomileri.

İktisat teorisi yetersiz 

Neden doğru olmadığının bir genel nedeni var. Bir de bizim gibi ülkelere yönelik nedenleri. Genel neden şu: Döviz kurundaki hareketleri açıklamakta iktisat teorisi son derece yetersiz kalıyor. Bu başarısızlığın temelinde, döviz kurunun ileride alacağı değerlere ilişkin bekleyişlerin döviz kurunun bugün alacağı değeri belirlemeleri geliyor. Bu bekleyişler uçan sinekten bile etkilenebiliyorlar. Mesela komşu bir ülkeye öngörmeyeceğiniz bir yabancı askeri harekât kuru önemli ölçüde etkiler. Ya da yurtiçinde önemli bir kişi durup dururken bir demeç patlatabilir; “Döviz tutanın eli yanar” mealinde bir şeyler söyleyebilir. Veya gelişmiş bir ülkenin özellikle de ABD’nin merkez bankası beklenenden daha önce ve daha yüklü miktarda faiz arttırmaya başlayabilir. Ya da gelişmiş dünyanın finansal sisteminde ani sorunlar baş gösterebilir. Döviz kuru bekleyişlerini, dolayısıyla döviz kurunu etkileyecek daha başka bir sürü neden sayılabilir.

Tasarruf ihtiyacı var 

Bizim gibi ülkelere yönelik nedeni de yazının girişinden belli: Bu ülkeler önemli ölçüde yabancı tasarruflara ihtiyaç duyuyorlar. Farklı bir ifadeyle, yabancı finansal yatırımcılardan yüklü miktarlarda borç alıyorlar. Bu olgu, bu ülkeleri bu yatırımcıların risk alma iştahındaki değişikliklere karşı son derece hassas kılıyor. Mübarek bu iştah da kürede olan her şeyden etkileniyor neredeyse. Eski yıllarda Arjantin’de bir şey olur, Brezilya, Türkiye ve Güney Afrika da etkilenirdi. Bu ülkeler son yıllarda ekonomilerini önemli ölçüde toparladılar. Dolayısıyla bir yükselen piyasa ekonomisinin batmanın eşiğine gelerek ‘günahsız’ diğer yükselen piyasa ekonomilerini etkileme olasılığı azaldı. Ama gelişmiş ülkelerin ekonomilerindeki değişiklikler de bu iştahı derinden etkiliyor. Dolayısıyla sözünü ettiğim genel neden yüzünden öngörülebilirliği kolay olmayan döviz kuru, bizim gibi ülkelerde, bir de çok sert hareketler göstererek ekonomik birimlerin tüketim ve yatırım kararlarını derinden etkileyebiliyor.

Konuşmak doğru değil  

Kıssadan hisse şu: İktisat kuramının ne yönde hareket edebileceği hakkında fazla ışık tutamadığı ve kontrolünüz altında olmayan bir dizi nedene bağlı olarak izlemekte olduğu yolu hem de keskin biçimde değiştirebilen bir değişken hakkında, bizim gibi ülkelerin merkez bankalarının konuşmaları doğru değil. Hele bir düzey ima etmeleri hiç doğru değil.
Merkez Bankası (MB) yetkilileri eski yıllarda bu nedenlerle bu tür değerlendirmelerden kaçınırlardı. Oysa 2010’un ikinci yarısından itibaren hem MB yetkililerinin konuşmalarında hem de enflasyon raporlarında son zamanlarda şu grafiğe hep yer verildi: Türkiye dışındaki yükselen piyasa ekonomilerinin paralarının yabancı para birimleri karşısındaki ortalama değeri ile liranın yabancı para birimleri karşısındaki değeri karşılaştırıldı. Önce bize “Bakın diğer yükselen piyasa ekonomilerinin paraları değerlenirken, lira aldığımız önlemler neticesinde son zamanlarda hep değer kaybetti” demeye getirildi. Sonraları ise açık açık söylendi.
Küresel koşullar hakkında önemli bir belirsizliğin olduğu bir ortamda bu tür değerlendirmeler zor duruma düşürebiliyor MB yetkililerini. İleride birkaç örnek vereceğim bu zor durum hakkında.

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir