Türkiye’nin üzerinde taşıdığı en büyük risk göstergesi uluslararası yatırım pozisyon açığıdır. Bakmayın yatırım denildiğinde, aslında bu en basit anlamıyla cebinizdeki parayla, borcunuz arasındaki farktır.
Yakın zamana kadar bu rakam 420 milyar doların üzerinde seyrediyordu. Dünyada ekonominin daralması, dış ticaret hacminin düşmesi, eskisi kadar sıcak para gelmemesi nedeniyle, yakın zamanda burada bir düşüş başladı.
Her ne kadar düşüş faydalı gözükse de, bu arada TL’nin dolar karşısında yitirdiği değer, bizim için riskin boyutlarını değiştirmek bir yana, arttırıyor. Fakat yine de pozisyon açığımız azalıyor cinsinden haberler okuyorsunuz.
Oysa kur 2,20 iken 420 milyar dolar açık, 924 milyar TL; kur 2,67 iken 382 milyar dolarlık açık, 1 trilyon 20 milyar TL yapıyor. Fakat dolar bazında bu düşüş olarak kamuoyuna duyuruluyor. Eğer dolar basma şansınız yoksa netice şu: Türkiye’nin pozisyon açığı finansman maliyeti artmıştır.
Lakin iş burada bitmiyor. Bunun ağırlıklı olarak döviz bazlı açık olduğunu düşünürseniz; çok fazla ekonomik formüllere girmeden ve açılımlar yapmadan, basit anlatımla manâsı, ödenmesi gereken borçtur. 2015 mart sonu için açıklanan veriler üzerinden hesap yapalım.
Söz konusu borç ortaya çıktığında ne söyleniyor? Bu bireylerin ve şirketlerin borcu… Bireyler yurtdışından borçlanamayacağına göre toplam tüketici borcuna bakmak gerekiyor. 20 Mayıs itibariyle açıklanan Türkiye Bankalar Birliği verilerine göre kullanılan tüketici ve konut kredilerinin toplamı 261 milyar TL oldu.
Riski bankaların üzerinde olmakla birlikte, tamamını geleceğe yönelik muhtemel gelirler üzerinden borçlandırıldığından ve garantisi de olmadığından açık pozisyon kabul etsek, ki teknik olarak hatalıdır ama tüketicinin borcunu şişirelim; 2,67 kur üzerinden yuvarlayarak 98 milyar dolar buluruz.
Bir diğer adres neydi? Şirketlerin borcu var. Merkez Bankası açıkladı: Finans dışı şirketlerin net döviz pozisyon açığı da 173,5 milyar dolar. Kısa vadeli borç da 130,7 milyar dolar ve bunun sadece bankalar kaynaklı kısmı 95 milyar dolar. Yani yük bankalarda…
Şimdi hesabımızı geriye dönük tekrar yapalım. Mart 2015 itibariyle uluslar arası yatırım pozisyon açığımız toplamda 382 milyar dolar ise ve tüketici ile şirketlerin pozisyon açığı da 268 milyar dolar ediyorsa, 114 milyar dolarlık risk kimin üzerinde?
Şüphesiz hepsi Türkiye’nin borcu… Pratikte uygulanmasa da daha iyi anlatmak adına bir teşbih yapayım. Bugün dünyayla hesaplaşmaya kalksak masaya 382 milyar dolar koymamız gerekiyor ve böyle bir para yok; çünkü açık miktarımız.
Her gündeme geldiğinde de tüketici ile şirketler suçlandığına göre; soru gayet basit: 114 milyar dolar kimin açığı? Lütfen yanıtını verirken ekonomik terimlere ve bahanelere boğmayın. Vatandaş gözüyle ve bakkal hesabıyla basit bir soru soruyorum: Üçüncü borçlu adres kim ve neden ondan hiç bahsedilmez?