1.70 TL sınırına dayanan dolar kurunda yükseliş sürecek gibi gözüküyor. Dolar/TL’de 1.6570’in yukarı kırılması 1.7350’nin önünü açtı. Şimdi ilk hedef burası. “1 dolar+1 euro” sepetinde de 4.00 seviyesi Cuma günü 4.0550 ile aşıldı. Yeni hedef 4.1050 seviyesi. Asıl önemli hareketlerden biri İMKB’de yaşanıyor. TL bazında 2-3 Mart tarihlerinde 59.207 ile 59.424 arasındaki “boşluğun” kapanması an meselesi. Sonrasında 58 binler…
Dolar/TL kurlarında geçtiğimiz hafta 1.6995’e kadar çıkıldı ancak 1.70 “ekranlarda yanmadı”. Tek tük işlem geçmiş olsa da seviye olarak geçtiğimiz hafta tescil edilmeyen 1.70 seviyesinin bu hafta görülmesi, hatta kurların bir miktar daha yukarı çıkması söz konusu. Üstelik bu yükseliş pariteden de bağımsız olduğundan euro/TL kurları da artıyor. Nereleri olabileceğine geçmeden önce bu haftanın asıl “göstergesine” değinmekte fayda var. ABD’nin borçlanma limitinin arttırılması meselesi…
2008’deki küresel finans krizinin çözümü olarak bankacılık sektörü üzerinden piyasalara likidite verilmesi yolu benimsendi. Krize yol açan hastalıkları tedavi etmek içim, bu hastalıkların “yayılması” konusunda en büyük “taşıyıcı” durumundaki finansal sistemden yararlanıldı. Sorun zaman yayılmak, zararlar “şişirilen” bilançoların altına saklanmaya çalışıldı. Bunu yapmak için devletler, yani kamu borçlandı! Şirketlerin ve bireylerin yaratmış oldukları zararlar böylelikle kamuya aktarılmış oldu. Ancak fatura o kadar büyüktü ki bu sefer de ülkelerin borçlanma rakamları arş-ı alâya çıktı. Çevrilip çeviremeyeği sorgulanmaya başladı.
İrlanda, Yunanistan gibi ülkeler borçlarını ödeyemez hale geldiler, ABD gibi kantarın topuzunu iyiden iyiye kaçırmış olanlar da “kredibilitelerini” yani notlarını kaybetme riski ile karşı karşıya kaldılar. Bugün gelinen noktada sorun yine ileriye ötelenmeye; zamanını iyileştirici etkisinden yararlanılmaya; çalışılıyor. Yine kurallar esnetildi; temerrüte düşecek- default edecek derken, bir yerlerden “seçici (geçici) temerrüt selective default” diye bir tanım “uyduruldu ki CDS’ler devreye girmesin, sistem “patlamasın”. Ya da Avrupa’da yeni yeni fonlar kurularak sorunun üzeri “daha büyük bir halıyla” örtülmeye çalışılıyor.
Amerika da borçlanma limitini arttırarak “halıyı büyütmeye” çabalıyor. Krizin asıl sorumluları Cumhuriyetçiler; sırf Demokratlara karşı siyasi üstünlük sağlayabilmek adına; limit artışına önümüzdeki yıllarda kamu harcamalarından tasarruf edilerek borçlanma miktarını azaltamaya yönelik önlem alınması kaydıyla destek vereceklerini söylüyorlar. Obama bunu sağlayabilmek için vergi artışlarını da pakete sokmak isterken, ABD Temsilciler Meclisi Başkanı ve Cumhuriyetçilerin başkanı Boehner “vergi artışlarının istihdamı olumsuz etkilediği” için karşı çıkıyor ve bir türlü anlaşmaya varılamıyor. Hafta sonu yapılşan görüşmelerden bir sonuç çıkmasınu uman Geithner dün yaptığı açıklamada “Amerika’nın borçlarını ödeyemez duruma asla düşmeyeceğini” ve bir çözüm yolunun mutlaka bulunacağına inandığını söylemiş.
Piyasaların da inancı bu yönde. Şimdilik ne ABD CDS’lerinde, ne ABD bonolarında ve hatta hisse senetlerinde böylesi bir “fiyatlama” yok! Herkes “son dakikada” da olsa bir anlaşma olacağına inanıyor. Aksi, yani 2 Ağustos’a kadar bir çözüm bulun(a)mamasını kimse düşünmek istemiyor. Zira tüm not şirketleri böylesi bir durumda ABD’nin notunu indireceklerini “temerrüt” durumunun hasıl olacağın söylüyorlar. Bunu nasıl fiyatlanacağını da şimdilik kimse bilmiyor. Bu hafta durum netleşecek. Ya bir çözüm bulunacak, ya da bu hafta dananın kuyruğu kopacak”
Anlayacağınız bütün finans dünyasının gözü kulağı Amerika’da olacak! Bir kısmının da Türkiye’de. Sanki borç limiti problemi ABD’nin değil de bizim, ya da temerrüt riski ile karşı karşıya olan Yunanistan değil de biziz. Türk piyasalarının son 2 aydaki fiyatlaması adeta yukarıdaki riskler bizimmiş gibi. (Sebebini 23 Temmuz Cumartesi günkü yazımda anlattığım bonodaki istisnayı atlamadan…) görünen o ki halen daha gidilecek yer var.
Cari açık sorunu, yabancı yatırımcıların Türkiye’de yeni pozisyon almak istememeleri, hem hükümet hem de AKP kanadından gelen “dışarıdaki krizin bizi etkileme ihtimali artıyor” söylemi piyasa katılımcılarının morali bozdu. Borsadaki satışlar beraberinde döviz tarafındaki harelket derken bazı teknik seviyeler kırıldı.
Hal böyle olunca da “stop loss zarar durdurma” işlemleri devreye girdi. Bu işlemlşer de hareketlerin “boyutlarını” arttırdı.
Bundan sonra olacaklar temel dinamiklerden çok teknik seviyelerle ilgili. Zira temel veriler bu hareketi başlatanlardı. Nerede bitebileceğine dair tahminler için yine teknik analize başvurmak gerekiyor.Ne diyor teknik analizler?
Önce yazının başında da belirttiğim üzere dolar/TL… 1.6570’in yukarı kırılması 1.7350’nin önünü açtı! Şimdi ilk hedef burası. “1 dolar+1 euro” sepetinde de 4.00 seviyesi Cuma günü 4.0550 ile aşıldı! Yeni hedef 4.1050 seviyesi. Unutmadan, ABD’nin borç sorunu çözülecek olur ise bu durum dolara yarıyacak ve euro/TL de yukarıdaki sepet tahminin “içine sığacaktır”!
Asıl önemli hareketlerden biri İMKB’de yaşanıyor. TL bazında 2-3 Mart tarihlerinde 59.207 ile 59.424 arasındaki “boşluğun” kapanması an meselesi. Sonrasında 58 binler… Ama asıl hareket dolar/cent bazında yaşanıyor. Cent bazında yukarıdaki boşluk kapandı bile! Şimdi sırada bir kaç kez dile getirdiğim 3.20 cent seviyesi var! Bence bu hafta olmasa bile bir kaç hafta içinde görülecek bu seviye…
Bu seviyeye gelindiğinde pozisyon alınır mı? Oraya iniş hızına bakmak gerek. Çok hızlı inilmişse mutlaka bir düzeltme gelir denebilir. Ama yavaş yavaş, herkes “maliyetlenerek” bu seviyelere inilmişse o zaman tekrar değerlendirmekte fayda var. Ben de çok uzaklarda değilsem mutlaka bu konuda bir kaç yazı yazmış olurum…