Doların ateşi sönmüyor. Aslında olması gereken seviyenin halen altında. Merkez Bankası verilerini baz alırsanız, enflasyon maliyetiyle 2,1 TL’nin normal değer olduğu, bundan 2 sene önce Prof. Dr. Esfender Korkmaz tarafından dile getiriliyordu.
Yani bugün değerlenen doları değil; yıllardır serbest kur kisvesi altında baskılanan dolar karşısında aşırı değerlenen TL’nin sonucunu yaşıyoruz. Bugüne kadar yüksek miktarda sıcak para, kaynağı belirsiz para gibi faktörlerin etkisiyle bu sahte değer korunabildi.
Ama bugün para çıkışının artması ve gelen para miktarının azalması nedeniyle normal seviyesine koşuyor. Asıl belirsizlik ise 2,1 TL’nin üzerine çıktığı noktada nerede duracağındadır. Gelişmeler, işte bu eşik noktanın aşılması durumunu, maliyeti itibariyle belirsiz kılıyor.
Gelelim Merkez Bankası’nın buna müdahale şekline… Faiz silahını tam çekmeyip, döviz satımıyla durumu dengelemeye çalışıyor. Fakat burada da bir gariplik var. Değer çıkışını şoklamak için yüksek miktarlı dolar satışı yerine, küçük miktarlı sürümleri tercih ediyor.
Önlem adına haftalık düşük miktarlarda yapılacak alım ve satımlar, rutin süreçlerde olası risk yönetimi için sonuç verir ve doğrudur. Tıpkı kasa nakit bazda tamtakır iken Durmuş Yılmaz döneminde yapılan haftalık alımlar gibi…
Bu, olası bir ani çıkışta şok müdahale yapılabilecek dolar miktarını elde tutabilmek için yapıldı. Ama ülkede sıcak para miktarına karşılık, eldeki nakit halen yetersiz… Şimdi, daha önce öngörülen risk hayatımıza girdi.
Fakat Merkez, şok müdahale yerine küçük çaplı hareketlere yöneliyor. Bu da doların ateşini düşürmediği gibi, eldeki kısıtlı kurşunun da heba edilmesine neden oluyor. Çünkü sonuç alınamıyor.
Esasen sonuç vermesi de böylesi bir yangın ortamında zor. Mutfakta alev alan ocağın yarattığı yangını, bardak bardak su dökerek söndürmeye çalışmak gibi… Bu durumda da ortaya iki alternatif çıkıyor.
Ya son derece yanlış bir yangın söndürme anlayışımız var ya da sular kesik, mutfaktaki su miktarı da kısıtlı. Bu yüzden damla damla müdahil olunuyor. Doğru cevap hangisi, zaman gösterecek. Ama riskin boyutunu bugünden bilmemiz mümkün.
Açıklayın döviz rezervinin gerçek durumunu… Ne kadarı kağıtta (tahvil, hisse vs), bu kağıtlar kime ait ve ne kadar canlı para mevcut? Çünkü bu anormal yaklaşımınız ve anlaşılmaz müdahale şekliniz, en iyimser tahminle makroyu dengelese bile, yarattığı anaforla reel sektörü iflas veya aşırı zarar riskiyle karşı karşıya bırakıyor.
Madem bu para bizim ve çıkıp TV’lerde döviz rezerviyle övünüyorsunuz; söyleyin de bilelim cebimizde ne kadar nakit para var?