Dolar 4 TL seviyesini kendine yuva yapmaya çalışırken, yavaş yavaş yatırımcıların sinir uçlarına da dokunmaya başladı.
Yükseliş sırasında dolarını satanlar alsam mı diye düşünürken, pozisyon alıp bozmayanlar da umutla yükselişin devam etmesini bekliyorlar. 4 TL seviyesi oldukça önemli bir psikolojik direnç olarak karşımıza çıksa da, net bir şekilde ortaya çıkan resim, bu aşamada yabancıların menkul kıymet yatırımlarını dövize dönüyor olmalarıdır. Aşağıdaki tablo yıl başından bu yana dolara karşı en çok değer kaybeden para birimlerini gösteriyor (Doların en çok değer kazandığı para birimleri)
Kaynak: Matriks – 29 Mart 2018 – saat 10:02 itibariyleÂ
Bu tabloda görüldüğü üzere Dolar/TL kuru yıl başından bu yana dolara karşı en çok deÄŸer kaybeden ikinci para birimi olup, Arjantin Peso’su başı çekiyor. Son 1 haftada (7 günlük) % deÄŸiÅŸimlere baktığımızda ise en çok deÄŸer kaybeden para birimi yine dolar/TL. Bunu isveç kronu izliyor. AÅŸağıdaki grafik, dolara karşı en çok deÄŸer kazanan (doların en çok deÄŸer kaybettiÄŸi) para birimlerini gösteriyor.
Kaynak: Matriks – 29 Mart 2018 – saat 10:02 itibariyleÂ
Tabloda görüldüğü üzere dolara karşı en çok deÄŸer kazanan para Gürcistan Larisi olmuÅŸ. Bu arada ABD ile birçok sıkıntı yaÅŸamasına raÄŸmen Meksika Peso’su dolara karşı en çok deÄŸer kazanan ikinci para konumunda. Güney Afrika Rand’ı (Daha önce tanımlanan 5 kırılgan ülke arasındaydı) dolara karşı %4.44 deÄŸer kazanmış.
Bir para neden deÄŸer kaybeder? neden deÄŸer kazanır? Bunu daha önceki yazılarımda çok defa anlattım. Türkiye özeline gelirsek, doların deÄŸer kaybına neden olan ana sebep, yabancı yatırımcıların Türk menkul kıymetlerinde (hissede ve tahvil-bonoda) satış yapıp yeniden dolara geçiyor olmalarıdır. Peki daha önce güle oynaya gelen bu para neden ÅŸimdi ülkeyi terk ediyor. “Para Harekatı” kitabımda bir cümle vardı; “Yabancı yatırımcılar kuzunun kalbine, ceylanın bacaklarına filin beynine sahiptir”. Yani ürkektirler, çok hızlı kaçarlar ve önceden olumlu dedikleri ÅŸeyleri çok çabuk unuturlar.
Bir para biriminin diÄŸer paralara karşı deÄŸerini temelde iki faktör belirler; Ä°ki ülke arasındaki enflasyon farkları ve faiz farkları. Enflasyon orta ve uzun vadede kurların seviyesini belirlerken, faiz farkları çok kısa sürelerde kurun seviyesini belirler. Yani faizi artırdığınızda, kurlarda sert gerilemeler olur ama enflasyon bir ay beklentilerden düşük gelirse, kurları etkilemesi zaman alır. Fakat dalgalı kur rejimlerinde, bir ülkenin enflasyonu sürekli yüksek seyrederken, kurlar sabit kalamaz. ÖrneÄŸin ABD’de %1.5-2 arasında bir enflasyon varken sizin ülkenizde enflasyon %10-12 oluyorsa, yerel para normal ÅŸartlar altında %8-10 deÄŸer kaybeder. Ama burada baz yıl önemlidir ve kurlar uzun süreler enflasyona tepki vermezken, son zamanlarda olduÄŸu gibi 1 ay gibi kısa bir sürede bu farkı kapatabilir. Dolar/TL kuru uzun süre 3.75 etrafında dalgalanırken, bankalardaki döviz mevduatı (tevdiat hesapları) artıyordu. O sırada yerliler döviz alımı yaparken, yabancılardan da para geldiÄŸi için, yerlilerin alımı dövizde yukarı bir hareket oluÅŸturmuyordu. Peki yabancılar neden geliyordu? 2017 yılı başından itibaren geliÅŸmekte olan ülkelerde getiri arayan geliÅŸmiÅŸ ülke fonları geliÅŸmekte olan ülkelere doÄŸru akmaya baÅŸladı. Şüphesiz, Türkiye’ye de pay düştü ve genel bir yatırım kervanında iyi getiri saÄŸlayan ülkelerden biriydi. Merkez Bankası’nın en son 2017 başında yaptığı faiz artırımı reel getiriyi artırmıştı. Bu sayede borsamız 120 bin’li seviyelere gelirken tahvil faizlerimiz de uzun süre %11 seviyelerinde dalgalandı. Aslında ÅŸu an hala geliÅŸmiÅŸ ülkeler için, geliÅŸmekte olan ülke piyasaları cazip yatırım alanlarıdır. Ama Türkiye için durum farklılaÅŸmıştır. Enflasyondaki katılık, büyümenin hızlanması güzeldi ama büyümeyle birlikte cari açık sorununun yeniden gündeme gelmesi ve en önemlisi de (bence) Moodys’in ülkemizin yatırım notunu düşürmüş olması, Türkiye’nin cazibesine ciddi bir darbe vurdu.
EÄŸer bir derecelendirme kuruluÅŸu bir ülkenin notunu düşürmüşse, geliÅŸmiÅŸ ülkelerin kendi iç kuralları ve yönetmeliklerine göre, fon yöneticileri yatırımlarında kalmak isteseler bile, notu düşen ülkeye yaptıkları yatırımları azaltmak zorundadırlar. Not düşürme öncesinde eÄŸer toplam portföylerinin %2’sini Türkiye’ye yatırıyorlarsa, örneÄŸin bunu %1’e çekmek zorunda kaldıkları için mecburen o ülke varlıklarında satış yaparak, getirdikleri doları alıp giderler. Åžu an biz de bu süreci yaşıyoruz. Fakat çok daha önemli bir nokta var. Yine “Para Harekatı” kitabımda anlattığım üzere, hiç bir yatırımcı bir ülkeye kara kaşı kara gözü için gitmez. Tek amaçları vardır para kazanmak. Hele ki bir trend oluÅŸtuÄŸunu görmüşlerse, sadece varlıklarını satıp paralarını alıp gitmek deÄŸil, aynı zamanda bu trendi güçlendirerek çok fazla iÅŸlemle para kazanmak da isterler. Köşeye sıkıştığınızda, leÅŸ kargaları gibi üşüşürler. Kitabımdaki Asya krizi bölümünü okursanız, Asya’da Tayland’da baÅŸlayan krizin Asya ülkelerine yayılmasının temelinde de bu tür bir hareket vardır. Bu konuda, Nobel ödüllü Paul Krugman, uluslararası piyasalarda birçok manipülasyon yapıldığını belirtmekte ve bunu durduracak veya bu manipülasyonlara ceza verecek uluslararası bir kurum olmadığından bahseder ve böyle bir kurumu hayal etmek için bile bir fırın ekmek yemek gerektiÄŸini söyler. Hemen ÅŸunu da belirtelim ki; kriz virüsleri her ülkenin kendi bünyesinde bulunurlar ve ortaya çıkmak için uygun ÅŸartlar kollarlar. ÖrneÄŸin hepimizin üst solunum yollarında bu virüsler bulunur. Siz eÄŸer başınızı yıkayıp bir ceryanda (rüzgarda) kalmışsanız, boÄŸazınızda kaşınma hissetmeye baÅŸlarsınız. Dolayısıyla önemli olan bu fırsatı bulacakları ortamı yaratmamaktır.
Unutmayınız bir ülkede enflasyon düşük ve kararlıysa (yani yüksek boyutlarda yıldan yıla dalgalanma yapmıyorsa), faizler düşük ve kararlıdır. ÖrneÄŸin enflasyonunuz %4’e düşümüşse ve bu seviyelerde kararlı gidiyorsa, faizleriniz de %6’dan fazla olmaz. Bu durumda şöyle bir çıkarım yapılabilir. EÄŸer döviz kurlarını etkileyen iki ana faktör enflasyon ve faiz ise, bu durumda döviz kurları da istikrarlı ve kararlı olur. Yatırımları ve istihdamı artıracak (iÅŸsizliÄŸi azaltacak) ÅŸey faizlerin düşük olması deÄŸildir. Faizler ÅŸu an düşük olsa bile, eÄŸer piyasalar bunun ileride ikiye katlanacağını düşünüyorsa, döviz kurlarının aşırılı dalgalı olduÄŸunu görüyor ve uzun vadeli projeksiyon yapamıyorlarsa yatırım yapmazlar.
Åžu an yatırımların artması için birçok teÅŸvik önlemi alınıyor. Yatırım yapacak firma veya müteÅŸebbis geleceÄŸi görmek ister. İçeride üretici ve tüketici güven endeksleri aÅŸağı yönde giderken, teÅŸvik verseniz de yatırımların artması için yeterli koÅŸulu saÄŸlamış olmazsınız. Çünkü müteÅŸebbis üreteceÄŸi mala talep olmasını ister. Bu aÅŸamada, teÅŸvikler elbette ki fayda saÄŸlayabilir. Özellikle de Avrupa’daki büyümeyle birlikte ihraç ürünü üretebilecek sektörler bu teÅŸviklerle yatırım yapacaklardır. Ama iç piyasa için üretime dönük yatırımlar artmaz. Böyle olunca da, yani iç piyasada arz artmayınca enflasyon da düşmez. Çünkü enflasyon, arz talep dengesizliÄŸinin bir sonucudur. Enflasyon yüksek ve dalgalı olursa, yüksek ve dalgalı faizler ve dolayısıyla yüksek ve dalgalı kurlar, yatırımlara ve dolayısıyla ekonomiye çok zarar verir. Bu aÅŸamada bir kısır döngünün içine girmiÅŸ durumdayız ve 2012 yılından beri bu kısır döngü bize spazmlar yaÅŸatıyor. Kurlar artıyor —-> Enflasyon artıyor —> Faizler artıyor —-> Yatırımlar azalıyor —-> Enflasyon artıyor (arz yetersizliÄŸi) —-> Kurlar artıyor —-> Enflasyon artıyor —-> Faizler artıyor—-> vs.. vs..
Bu kısır döngü bizi nereye götürür? Biz her yıl enflasyonun ve faizlerin artmasına zemin hazırlamış oluyoruz. Çünkü açık enflasyon hedeflemesine geçildikten sonra (2006) ÅŸu ana kadar popülist politikalar izlemek yerine ilk birkaç yıl sıkıntı çekseydik ve enflasyonu %5 veya altına düşürebilseydik, hem faizler ÅŸu an çok daha düşük ve kararlı (tahmin edilebilir) olacaktı, hem de kurlar çok daha kararlı (olacaktı). MüteÅŸebbis de önünü görebilecek ve hem istihdam artacak (iÅŸsizlik azalacak) hem de belki de kritik seviye olan kiÅŸi başı 10 bin dolar olan GSYH seviyesini geçecektik.  2012’de 1.75-1.95 arasında olan kurlar ÅŸu an 4 TL seviyesine geldi ve %100’ün üzerinde deÄŸer kazandı. 2 Yıllık tahvil faizleri 2012’de %6 seviyelerine düşmüştü ÅŸimdi %14.5 seviyesini aÅŸtı. Bu ekonomik politikalar böyle giderse, kimsenin şüphesi olmasın ki; 2-3 yıl içinde dolar 5.5 -6 TL, faizler de %20’nin üzerinde olacaktır. Yani ekonomi ÅŸiddetli bir daralma ile karşı karşıya kalacak ve bizim popülist sebeplerle düşüremediÄŸimiz enflasyon derin bir resesyon le düşecektir.
Ãœlke ekonomisine verilecek ve 85 milyonun hepsine verilecek en büyük teÅŸvik enflasyonu %5 veya altına çekmektir. Yalnız bunun için acı bir ÅŸurup içmemiz gerekiyor. Bu acı ÅŸurubu içirecek bir politikacı ilk seçimde yerini kaybedeceÄŸi için içiremez ve bizim kronik sorunlarımız da devam eder. Sırtımızdan geçinmekte olan yabancıların ekmeÄŸine de sürekli olarak yaÄŸ sürmüş oluruz…
Dolar ne mi olacak? yakın bir zamanda dolar yükseliÅŸi hızlanacak, MB ve ekonomi yönetimi gizli toplantılar yapacak… Dolardaki volatiliteyi durdurmak adında MB “gerektiÄŸinde PPK toplantısı yapılır” diyecek. Dolar hızla sert bir düşüş yapacak. Sonra piyasa “esti, gürledi ama yaÄŸmıyor” diyecekler ve dolar yeniden yukarı dönecek, herkes dolar almak için kuyruÄŸa girecek, faiz artışı için yabancılar yüklenecek de yüklenecek. Ekonomi yönetimi ya buna ayak diretecek ya da ikiye bölünecek. Bu durum, belirsizliÄŸi daha da artıracak? Volatilite herkesin başını döndürdüğü sırada ateÅŸi düşürmek için faiz artırımı da dahil MB araçları devreye sokulacak ama ekonomideki güven kaybı yanımıza kâr kalacak. Ama yukarıdaki kısır döngü hiç deÄŸiÅŸmeyecek.
Bol kazançlar…
Kitabınızda ekonomik krizlerle ilgili olarak da kaynakların taÅŸa, topraÄŸa, inÅŸaata yatırılmasından da bahsediyorsunuz. “Yol” yapılan, “köprü” yapılan, üretmek yerine hazır olanı satmaya yönelmiÅŸ ülkemizde bu veriyi de gözler önüne sermek gerekir.
Hapı yuttuk desenize…
Valla icim karardi hocam.Insan kendi ulkesinde cozumu yerine getirmezmi.Bu ulke bizim deyip geregini yapmamak ,cok acı…..
Hocam hem makro hem mikro, mevzuyu her yonden izah etmissiniz. Derli toplu basvuru kaynagi olmus. Emeginize saglik. Ä°nsallah yapilmasi gerekenler yapilir daha buyuk acilar cekmeyiz. Cunku bizim gidecek baska ulkemiz yok. Buranin ekonomik ve siyasi huzuru toplumsal barisi sart. Ekonomi bozulunca parasi olanlarda rahat edemiyor cunku. Sokakta rahat dolasabilmej icin ac ve issiz insanlarin olmamasi lazim. Ä°nsanlar tedavilerini rahatca olabilmesi lazim. Son kisimda simdilik sikinti buyuk degil ama her gecen gun buyuyor. Onemli ilaclar surekli odeme kapsami disina cikariliyor. Yarin doviz arttiginda ithal ilaclarda daha buyuk sikinti yasanabilir. Halkimiz ikna edilirse ekonomimizin iyiye gitmesi icin aci ilacta icer. Ama ikna olmasinin temel sarti da yukarisininda bu ilaci icecegine inanmasi. Mesela hep hz omerden ornek veriliyor. basta devleti yonetenler olmak uzere yillar once atv de yayimlanan hz Omer dizisini coluk cocuk izlemeyi tavsiye ederim. En etkilendigim iki uc sahnesinden biri, bizans elcisi geliyor hz Omeri bir sokak basinda uyuyor buluyor. Simdi bu adammi bizi titretiyor. Bu nasil bir asayis diye cok sasiriyor. Bizde krallar saraylardan cikamaz diyor. Bunun gibi cok orjinal sahneler var. Katar tv si cekmis. Bu halk kurtulus savasini vermis, afrinden yuzunun akiyla cikmis ekonomik savasimi kazanamayacak. Yeterki ikna olsun. Selamlar
Hukumet yatirim tesviki yerine tuketim tesvikinde bulunursa etkisi sizce nasil olur? Yani atiyorum uretim maliyetlerinin %90 ini yurt icinden karsilayan bir firmanin kurumlar vergisini almayacagini beyan etse ve bu firmalardan alisveris yaptigini belgeleyen kisilerin gelir vergisinde iade yontemini secse bu uretim istihdam ve enflasyonda dusus getirmez mi ?
Sayın hocam,
Bilgilendirmeleriniz için çok teÅŸekkürler.Bir sorum olacak ?Para harekatı kitabınızdaki cari açığın olması gereken deÄŸerini veren formülde “k” deÄŸerinin karşılığını bulmak için TCMB sitesindeki verilerden yabancıların elindeki hisse ve tahvil deÄŸerini alarak mı hesaplama yapabiliriz ,yoksa eklenecek baÅŸka bir varlık var mı acaba?
bU değer sadece varlıklara yatırılan kısmı gösterir. Halbuki bankaların yurt dışından almış oldukları sendikasyon kredileri ve işletmeleirn aldıkları dış borçlar da yabancılar için varlıktır. Bu yüzden toplam dış borcu almak daha doğru olur.
teşekkürler
Hocam çok güzel bir yazı , elinize sağlık.
DoÄŸru söze ne denir…? Siz neredeyse 10 seneden fazladır tanıdım tanıyalı en dürüst ve iyi niyetli ekonomi uzmanı oldunuz..
Åžimdi de birikimleriniz ile en bilimsel yorumları yapıyorsunuz. Sorun ÅŸu ki siz ne denli yüksek debili bir kaynak olursanız olun herkes ancak elindeki bardak kadar doldurabilir…Yani dinleyen söyleyenden arif gerek…eÄŸitim ÅŸart…:))))
Aydın halkının ilerlemesi için bir şey yapıyorsa aydındır.O bir turlu kendine aydın olur.Yaşar hocamız zor olanı seçmiş ve başarmış bir insan.
Çok teÅŸekkür ederim saÄŸolun…
Hocam saygılar ve teşekkürler, daha önceki yorumlarınızda 3.99 üzeri kapanış için formasyon hedefi vermiştiniz- bugün yazınızdan sonra sanki sizi izler gibi sert bir satış geldi- temel olarak görüşlerinizin değişmediğini düşnüyorum, teknik olarak fikrinizde değiliklik var mı? Stop seviyesi vermeniz mümkün mü ? Şimdiden teşekkürler saygılar
Analizinizin çoğuna kalıyorum,ayrıca tahminlerinizin de birçoğu ne yazık ki gerçekleşecek gözüküyor. Halkımız bilgilenir de gerekli önlemi alır umarım. Mevduatın uzun vadede büyük ölçüde enflasyona karşı koruyamayacağını yaptığım araştırmalar göstermiştir. Döviz (dolar ya da euro ) için enflasyonun biraz üzerinde değer kazandığı sonucuna vardım. Hep aynı getiri olmayabilir fakat daha az riskle en azından paramız korunabilir görüşündeyim. Aslında doğru zamanda ,doğru hisse veya hisseler yoluyla uzun vadede tl yatırımları çoğu zaman enflasyonun çok üzerinde getiri sağlayabilirsiniz fakat risk elbette yüksek kategorisindedir. Çok büyük tecrübe, sabır ve strateji gerektirdiğini söyleyebilirim. Sözün özü para yönetmek dünyanın en zor işlerinden biridir.
yazdıklarınıza aynen katılıyorum.
hocam saygılar selamlar dürüst ve açık yorumlarınız için öncelikle teÅŸekkür ediyorum. Esasen tüm ülke paraları karşılıksız basılmamak kaydıyla aynı deÄŸere sahiptir. Karşılıksız basılan para deÄŸer kaybeder. Bunun istisnası para rezerv para ise karşılıksız basılabilir. Dolar euro sterlin gibi. Parasını rezerv para olarak tutmak isteyen ülkeler, geliÅŸmekte olan ülkelerde tasarruf yapmak isteyen insanları korkutarak kendi paralarını almalarını saÄŸlayacak yollar izliyorlar. 1- Finansal operasyonlar yapıyorlar. 2- Teröre destek veriyorlar. 3- Bu ülke yönetimini rüşvetle satın alıyorlar vs vs. Åžimdi türkiyede tasarruf yapan birisinin dolar alarak amerikan halkını ve devletini sıfır faizle fonlaması doÄŸru mudur? Peki AyÅŸe hanım döviz aldı merkez bankası niye döviz rezervi tutarak böyle bir fonlamayı yapıyor? Merkez bankası döviz stoklayarak AyÅŸe hanım teyzeye kötü örnek oluyor ve sürü psikolojisinde başı çekiyor. Åžimdi sizden baÅŸlayarak herkes cebindeki parayı dövize yatırmaya baÅŸlasa ne olur dövizin hali? Döviz sorunu ekonomik sorun olduÄŸu kadar politik ve hukuki bir sorun aynı zamanda. Özgür ve adil bir devlet olmak iyi politika takip etmek lazım. Bu halde TL de rezerv para haline gelebilir. Rezerv para basan ülkeler resmen bu kağıdı fakir ülkelere ihraç ediyorlar. Böyle bir ÅŸey olabilir mi? Bence “ihraç metaı olarak para” isimli bir makale yazınız. Ben yazsam kimse okumaz. Selamlar