Dolar, Faiz Bahane Zamlar Åžahane!

Ne işimize yarıyorsa hemen ona sarılıyoruz. Zinhar ekonomik aymazlıklarda bu da bizim yanlışımız ya da bu konuda hatalı veya ön görüşsüz davranmışız diyen yok.

Neden?

Çünkü toplum tepki refleksini kaybetti…

Ürün zamlarıyla, enflasyonu

Mevduat faizleriyle, enflasyonu

Ücret artışlarıyla, enflasyonu

Tüm bunların Cem-i cümlesi ile vergi oranlarını, rakamsal ortamda, kıyaslayamıyor zaten kıyaslayacak ortamda bırakmıyorlar!

Dolar düşünce kimse hemen akaryakıt, doğal gaz, elektrik fiyatlarında indirim neden olmuyor diye ayaklanmıyor. Ekonomi kanaları da bu durumlarda üç maymun!

Göstermelik bir iki yoruma ya da soruya da ilgili bakanların cevabı hazır;

Biliyorsunuz(!) sözleşmeler çok önceden yapılıyor, dolar düştü diye hemen yansıması söz konusu olamıyor…

‘’Ama bir Allah’ın kulu da çıkıp, dolar çıkınca hemen zam yapıyorsunuz?’’

Ya da hadi doların dövizin artışını anladık ya vergiler?

Neden zam yerine vergilerden indirim yapmıyorsunuz?

Allah kelamı mı?

Elektrikten yapılan kesintiler ve KDV en üst sınırda ve toplam kesinti yüzde elliye yakın

DoÄŸal gazda keza

Ya akaryakıt?

Nerede ise yüzde yüz ya daha üstü!

45 TL pompadan araca basılan benzin maliyet fiyatından, çıkın kendi bölgenizdeki ödediÄŸiniz litre fiyatını, alınan KDV artı ÖTV vergisini siz gözlerinizle görün. Nerede ise devlet sizin aracın koltuÄŸunda bedavadan seyahat ettiÄŸini anlayacaksınız…

Bu ürünleri üreten ülkeler bile onca zahmete karşın, birim litre ya da ton fiyatında, bizim vergiler kadar kazanamıyorlar.

Vallahi, her halde başımıza Arap petrol şeyhleri gibi kefiye bağlasak yeridir!

Bizi birde, şu rakamsal çelişkiyi kullanılarak çok güzel yanıltıyorlar;
Dolar yükseldi ya da değer kazandı.

Çok haklısınız, çünkü bir dolarlık ürün almak için daha çok TL vereceğiz değil mi?

Pekiyi, dolar yükselince petrol ve türevleri de varil ya da ton/lt bazında dolar fiyatları da geriliyor. Tam tersi dolar değer kaybedince de, dolara endeksli ürünlerin fiyatları gene dolar bazında yükselerek, bu durumu dengelemiyor mu?

Yani hepimizin anladığı ama birilerinin anlamamak için görmezden gelindiği ana soruyu soralım?

Biri artarsa, diğeri düştüğüne göre, dolar pahalı iken daha fazla TL ile az dolar ama bir taraftan da bu az dolarla, fiyatı düşen üründen daha çok almış, dolar düştüğünde ise fiyatı yükselen üründen, daha az almış olmuyor muyuz?

Yani hiçte öyle abartılı bir durum ortaya çıkmıyor. Asıl sıkıntı, sıcak para girişli, üretmeyen ve katma değeri ithal olan, ihracat ekonomik yapıda, bunca yıl ısrar etmemizde.

Yeni hükumetle, başımıza ekonomik saksı düşmüş gibi(!) aklımız başımıza gelse de cari açık Üsküdar’ı çoktan hem de fersah, fersah geçti!

Öyle fazla ilme, bilme gerek yok. Her zaman ifade ettiğimiz gibi dört işlemi bilenler, oturup hesaplasınlar;

Ücret artışları enflasyonun altında mı?

Vergiler ürün fiyatlarının üstünde mi?

Bankada ki mevduat faizleri, enflasyonun altında mı?

Bu rakamlar kafanızı karıştırdı ya da yüzünüzü buruşturdu ise;

Namusuyla çalışan, vergisini zamanında ödeyenler, bunun yanında torba yasalara bir baksın, torbaların içinde onların yüzünü güldürecek ne çıkmış?

Orada da yüzün gülmedi ise, ödediğin, emlak. MTV, ÖTV, KDV, egzoz muayene, araç muayene, zorunlu trafik sigortası ve en önemlisi stopaja, yıllık ödediklerini topla, 12 aya böl, aylığından çıkar,  geri kalanı senin kursağına girendir!

Gene tatmin olmadık ise;

Seçim sonuç yüzdeleri ile kayıt dışı ekonominin yüzdelerini kıyaslayın(!) işte o zaman göreceksiniz, ikisinin nasılda paralel olduğunu ve birlikte yükseldiklerini…

Hala anlayamadıksa?

Bu kesin akut ya da kronik ekonomik travmadır ve eboladan daha tehlikelidir(!) zira hiçbir belirti vermemektedir.

En son Yunanistan, İtalya ve İspanya da görülmüştü!

Fark eden oldu mu?

Yandaş kanallarda elini sıcak sudan soğuk suya sokan yok. Muhalefet partileri ve muhalif medyada ise hep aynı terane. Seçimden önce bir kilo, domates, patlıcan ya da salatalık, 3 ila beş liraya alırken şimdi bir tanesine o fiyatı veriyoruz ya da en düşük emekli maaşı ile 40 çeyrek altın alırken, şimdi 10 çeyrek altın alıyor…

Sözün özü;

Nush ile uslanmayanın hakkı tekrir, tekrir ile uslanmayanın hakkı kötektir

Demokratik toplumlarda ise öneriyle uslanmayanın hakkı söylem, söylemle uslanmayanın anlayacağı tek şey eylemdir!

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir