Adımlar piyasaları rahatlatmaya yetecek oranda değil
İki gündür Avrupa çok hareketli. Önce Avrupa Bankacılık Kurumu (EBA), arkasından ise Avrupa Merkez Bankası (ECB) bazı kararlar aldılar. Perşembe akşamı Avrupalı liderler bir araya geldiler ve cuma sabahının erken saatlerine kadar görüştüler. Kararlardan önce sorunlar:
Temel sorun, tek bir para politikası varken çok farklı maliye politikaları olması. Bu olgu, gevşek maliye politikası ve bankacılık sektöründeki problemler nedeniyle Yunanistan, Portekiz, İrlanda, İspanya ve İtalya’yı batmanın eşiğine getirdi. İtalya ve İspanya devletlerinin finansman gereksinimi çok fazla. Mevcut koşullar altında bunun karşılanamayacağı ve borçların yeniden yapılandırılmak zorunda kalınacağı düşünüldüğünden, ülkeler ancak yüksek faizle borçlanabiliyorlar. Finansman gereksinimi daha da yükseliyor. Faiz daha da artıyor.
Bu kısır sarmalın kırılması için olmazsa olmaz koşul, mali disiplinin keskin biçimde arttırılması. Ama bunun büyüme hızlarını düşürmesinden ve ülkelerin kamu borçlarının milli gelirlerine oranlarını arttırmasından korkuluyor. Bu ise faizin daha da artması demek. Bu durumda, güveni sağlayarak borçlanma maliyetlerini düşürecek köprü kredisine ihtiyaç var. Sorun şu ki İtalya ve İspanya’nın ek kaynak gereksinimi çok yüksek. Bu kaynağın tümünü sağlayacak mevcut bir mekanizma yoktu. Ek olarak, Almanya gibi ülkeler, başta değindiğim temel sorunu ortadan kaldırıcı yeni bir yasal değişikliğe gidilmeden ve ülkeler mali disiplin yönünde kararlı adımlar atmadan, mevcut mekanizmaları güçlendirmek istemiyorlardı.
Bağlantılı bir diğer sorun, perşembe günü değindiğim bankaların sermaye açığı. EBA, dün, sermaye açığını 9 milyar euro yükselterek 115 milyar euroya çıkardı. Bankaların taze sermaye koymak yerine, Haziran 2012 sonuna kadar EBA’ca istenen asgari sermaye/kredi oranını sağlamak üzere kredi stoklarını keskin biçimde küçültmelerinden korkuluyor.
Liderler, beklenen kararların hangilerini aldılar? Birincisi, maliye politikasını merkezileştirmeye yönelik bir karar çıktı. Yasalara denk bütçe koşulu getirilecek. Bütçe açığı belli miktarı geçecek ülkeler cezalandırılacak. Bu, olumlu ve temel sorunu hafifleten bir adım. İki problem var: Bir, İngiltere, İsveç gibi ülkeler karşı çıktılar; AB bölünüyor. İki, kararların parlamentolarca onaylanması gerekiyor; zaman alacak.
ESM’ye taze kaynakÂ
Avrupa Finansal İstikrar Fonu’nun (EFSF) yerine 2013’te Avrupa İstikrar Fonu (ESM) gelecekti. ESM’nin toplam 500 milyar euro sermayesi olacak; EFSF’ye göre 60 milyar euro daha fazla. Ayrıca EFSF’nin taze para şeklinde kaynağı yoktu, ikili garantilerle çalışıyordu. ESM’nin ise taze kaynağı olacak. ESM’nin 2012’de devreye girmesi kararlaştırıldı. Bu da olumlu. Sorun: Ne zaman?
Üyelerin IMF’ye 200 milyar euro ek kaynak sağlamaları kararlaştırıldı. Böylelikle, üyelerin kredi notlarının düşmesi riskiyle sorunlu ülkelere doğrudan kredi açmaları yerine bu işi IMF yapabilecek. Ek olarak, Avrupa dışından da bazı ülkelerin katkı yapmalarının kolaylaşacağı düşünülüyor. Bu karar da olumlu. Ayrıca borç yeniden yapılandırmalarında özel sektörün de elini taşın altına koymasını isteyen maddeler gevşetildi.
Sağlanan kaynakların yetersiz kalması olasılığı güçlü. Bu kaynağı sağlayacağı düşünülen önlemlerden zirvede kabul edilmeyenler şunlar: Ülkelerce ‘ortak tahvil’ çıkarılması. ESM’ye bankacılık lisansı vererek, ESM’nin sermayesini kaldıraç olarak kullanarak ECB’den borçlanıp ek devlet tahvili alması. Ayrıca ECB’nin daha fazla tahvil alması da öneriliyordu. ECB buna karşı çıktı.
Sonuç: Atılan adım doğru yönde. Ancak piyasaları rahatlatacak kadar büyük değil. Önümüzdeki günlerde de Avrupa’nın daha ne gibi önlemler alması gerektiğini konuşacağız gibi görünüyor.