Dış Koşullar ve Sunduğu Fırsatlar!

GeçtiÄŸimiz hafta içinde yaÅŸanan geliÅŸmeler ve piyasalardaki eÄŸilimlere bakarak bazı kesimler olumsuzluÄŸun azalmaya baÅŸladığını ve risk iÅŸtahının yeniden artmaya baÅŸlayacağını düşünebilir veya bu yönde beklenti oluÅŸturmak için çaba harcayabilir. Gerek Euro Bölgesi yetkililerinin çok zorlanarak aldıkları kararlar, gerekse içeride Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın müdahaleleri olumsuz eÄŸilimleri terse çevirmek adına gerekçe olarak kullanılabilir. Küresel düzeyde euronun diÄŸer paralara karşı olan deÄŸer kaybını geri alması ve sermaye piyasalarının toparlaması, içeride ise Türk Lirası’nın kısmen deÄŸerlenmesi kısa vadede bir rahatlama yarattı, fakat orta vadeye iliÅŸkin belirsizlik ve kırılganlık azalmadı. Yaratılan hava risk almaktan çok riskleri azaltmak için önemli bir fırsat niteliÄŸi taşıyor.

Küresey düzeyde euronun güçlenmesi buna paralel olarak sermaye piyasaları ve emtiaların yukarı yönde hareketlenmesi yönündeki eÄŸilimlerin ekonomik bir temeli yok, daha çok spekülatif bir zorlama niteliÄŸi taşıyor. EÄŸer göl maya tutar da söz konusu eÄŸilimler bir süre daha etkili olur ise, bu kez dikkatler ABD ekonomisinde yoÄŸunlaÅŸacak; zira maliyet kökenli enflasyon baskısı onlar için ciddileÅŸecek, Federal Reserve’nin ne yeni bir parasal geniÅŸleme yapması ne de kısa vadeli faizleri 2013 yılına kadar düşük düzeyde tutması mümkün olamayacak; sermaye hareketleri artmayacak ve riskten kaçınma eÄŸilimi geri dönecek. Bir baÅŸka olasılık da ağırlaÅŸan sorunlar nedeniyle Avrupa Merkez Bankası’nın faiz düşürmek zorunda kalması ve parasal geniÅŸlemeyi hızlandırması; bu olasılıkta ise hem euro seri bir ÅŸekilde deÄŸer kaybedebilir, hem de söz konusu bölge için enflasyon baskısı evdeki hesapları tümüyle çökertebilir. Bu arada gerek ABD, gerekse AB bölgesinde tüketici güveninin kolay toparlanamayacak düzeylerde olduÄŸu ve mevcut enflasyon baskısının tehlike sınırında veya bu sınırı aÅŸmış olduÄŸunu dikkate almak gerekiyor. Euro Bölgesi yetkililerinin Yunanistan konusunda daha gerçekçi olmaya baÅŸlaması tüm birikmiÅŸ sorunlar konusunda öyle olacakları anlamına gelmiyor. GeliÅŸmiÅŸ ekonomilerde deÄŸiÅŸen bir ÅŸey yok. Sorunlar ağırlaÅŸmaya devam ediyor. Para politikası uygulamaları ve beklenti farklılaÅŸtırması ile mucize yaratılamıyor. Küresel koÅŸullar ticaret hacmi, sermaye hareketleri yanı sıra makro ekonomik göstergelerdeki eÄŸilimler konularında alarm zillerini çaldırmaya devam edecek gibi görünüyor.

Yukarıda özetlemeye çalıştığımız genel tablo doÄŸal olarak geliÅŸmekte olan ekonomileri de etkiliyor. Türkiye ekonomisi de oldukça yüksek cari açığı ve bozulan dış finansman kalitesi ile bu durumdan etkileniyor. AğırlaÅŸmış yapısal sorunlarımız nedeniyle olumsuz dış koÅŸullar oldukça ciddi bir istikrarsızlık baskısı yaratıyor. İç talebin daralmasına veya büyüyememeye, Türk Lirası’nın deÄŸer kaybına veya baÅŸka bir deyiÅŸle artan enflasyon baskısına, iÅŸsizlik artışına veya rekabet gücü kaybına karşı direncimizin oldukça düşük olduÄŸu biliniyor. Küresel koÅŸullar ise bu deÄŸiÅŸkenlerin hepsinde eÅŸanlı olarak sıkıntı yaratıyor, güvensizliÄŸi artırarak riskten kaçınma eÄŸilimini besliyor. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın sadece Türk Lirası’nın deÄŸeri ve enflasyona yeniden öncelik vermesi, dış koÅŸullar düzelmediÄŸi sürece kısa vadeden öteye pek iÅŸe yaramayacak gibi görünüyor. Zira kısa vadeli faizlerin uzunca bir süre yüksek kalması, iç talebin daralması, sorunlu krediler artar iken, vergi gelirlerinin artması, büyüyen bütçe açığının hem harcama kısıntısı gerektirmesi, hem de finansman ihtiyacını artırması gibi unsurlar olumlu düşünmeyi engelliyor.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası kısa vadeli faizlerin yükselmesine yol açan kararları ile bir süre için döviz talebini frenliyor, döviz rezervlerini artırmaya ve büyük ölçüde kendi tekelinde tutmaya çalışıyor. Döviz kurunda yaÅŸanan yükseliÅŸin arkasındaki sebepleri görmezden geliyor. Hem Türk Lirası cinsi faizlerin yükselmesi, hem de bankaların kurumlara açtıkları forward limitleri daraltması, 119 milyar dolar net kur riski taşıyan kurumları savunmasız bırakıyor ve teslimiyete zorluyor. Enflasyon endiÅŸesi ile yapılanlar büyümeden iÅŸsizliÄŸe bütçeden bilançolara kadar diÄŸer tüm deÄŸiÅŸkenlere iliÅŸkin beklentileri olumsuzlaÅŸtırıyor. Bu aÅŸamada sormak gerekiyor. Enflasyon dışındaki deÄŸiÅŸkenler görece önemsiz midir? Dış koÅŸullar düzelmez ve Türk Lirası yeniden deÄŸer kaybetmeye baÅŸlar ise para otoritesinin bir sonraki hamlesi ve yaratacağı sonuçlar ne olacaktır? Yeniden kısa vadeli faizlerin Türk Lirası’nın deÄŸer kaybını önleyecek ÅŸekilde ayarlanmasına geri dönülmesi, Türkiye için Türk Lirası cinsi kredi notu konusundaki kanaati nasıl etkileyecektir? EÄŸer kısa vadeli faizlere raÄŸmen Türk Lirası yeniden deÄŸer kaybetmeye baÅŸlar ise faizler daha da mı yükseltilecek yoksa tam aksi yapılıp kur serbest dalgalanmaya mı bırakılacaktır!..

Enflasyon beklentilerini olumsuzlaştıran döviz kuru yükselişi yapısaldır. Bir spekülatif atağın sonucu değildir. Bu durum Türkiye ekonomisinin geleceğine ilişkin belirsizlik ve kırılganlığı artıran temel unsurlardan biridir; son bir haftada yaşananlar genel durumu değiştirememiştir. Dış koşulların düzeleceği varsayımına göre tercihlerin şekillenmesi, sistemik riskin oldukça yüksek düzeylerde seyrettiği anlamına geliyor olabilir!.. Yapısal olan bir dengesizliğin üzerine gidip enerji biriktirmek çok tehlikelidir!..

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir