Eski Yunandan bu yana her dönemde eksiklilikler taşıyan demos halk ve kretos egemenlik sözcüklerinden meydana gelen “demokrasi” bu gün de ülkemizde ve dünyada eksiklikler taşıyor. Ama yine de 4 bin yıldan bu yana ondan daha iyi bir sistem hayata geçemedi. Dün demokratik hakkımızı, yeni dönem yönetimi seçmek için sandık başına gittik. Oylarımızı kullandık. HerÅŸeye, bütün eksikliÄŸine raÄŸmen “Demokrasi” güzel ÅŸey be kardeÅŸim dedik…
Demos, halk ve kretos egemenlik, eski Yunanın bu iki sözcüğü birleştirilerek demokrasi, halkın egemenliği sözcüğü türetilmiş. Ancak, o dönemden başlayarak halkın egemenliğinin bütün topluma yayılmasında hep eksiklikler yaşanmış.
Eski Yunan demokrasinde kadınlar ve köleler seçme seçilme hakkına sahip olamamışlar. Feodal dönemde feodal beylerin, burjuvazide burjuvaların, kapitalist dönemde “egemenlikleri” hep “halkın” üzerinde bir gölge olarak yer almış. Sosyalist ve Komünist sistemlerde ise proletaryanın egemenliÄŸi öne çıkarılmaya çalışılmış.
Bütün bu olumsuzluÄŸuna, eksikliklerine karşın “Demokrasi” bütün dünyada toplumların büyük çoÄŸunluÄŸunun amacı, en doÄŸru olduÄŸuna inanılan sistem olarak aylakta kalmış. Bugün de kalmaya devam ediyor.
Dün biz ülkemizde demokrasi adına yeni bir sandık başı buluÅŸmasını gerçekleÅŸtirdik. 50 milyonu aÅŸan seçmenin büyük bir bölümü kendilerini önümüzdeki dönemde yönetecek iktidarın oluÅŸmasını saÄŸlamak için sandık başına gittiler. “Demokrasi güzel ÅŸey be kardeÅŸim” düşüncesi içersinde oylarını kullanıp, özgür iradeleriyle seçime katıldılar.
Bu arada sizi bilmem ama ben içten bir “Ohh!” çektim.
Son haftalarda her gün hemen bütün gazeteler ve televizyonlar seçimle oturup seçimle kalkıyorlardı. Televizyon ekranlarında parti liderlerinden birinin Anadolu kentlerinden birinde bağırarak yaptığı konuşmayı, diğer liderleri suçlamalarını içeren sözlerini duyuyorduk. Hemen ardından bir başka kanttaki mitinginde bir diğer liderin bağırtılı ve diğer liderleri suçlayıcı konuşmaları ekrana geliyordu. Bu böyle birbiri ardından sürüp gidiyordu. Haklarını yemeyelim, liderler arada yaptıklarını, yapacaklarını projelerini de anlatıyorlardı. Ama bu ağırlık taşımıyordu. Akşamları ya liderler karşılarındaki üç beş gazeteci karşısında görüşlerini dile getirerek televizyon ekranlarını bir kez daha işgal ediyorlardı. Ya da takım tutar gibi iktidar ve muhalefet kanadına destek veren gazeteciler, keskin bir şekilde taraf olarak tek yönlü görüşlerle tartışıyorlardı…
Sokağa, caddelere çıktığımızda her yandan salkım saçak parti bayrakları sallanıyordu. Koca koca binaların çatılarından aşağıya liderlerin fotoğrafları sarkıtılıyordu. Üzerlerine parti liderlerin ve adayların resimleri giydirilmiş olan, sloganlarla süslü minibüsler ve otobüsler yüksek sesli hoparlörleriyle durmadan çevre ve ses kirliliği yaratıyordu.
Dün sandık başına gidip oylarımızı kullandık. Bu seçim tartışmaları, mitingler son buldu. Oradan buradan sarkan bayraklar, lider resimlerinden bir bölümü toplanmaya baÅŸlandı. Ben, oyumu kullanıp eve giderken bu duruma gelmiÅŸ olmaktan dolayı bir “Ohh!” çektim…
Åžimdi gelecek seçim dönemine girerken, demokrasimizin biraz daha geliÅŸebilmesi için kararlar alınmasını diliyorum. Seçim ve siyasi partiler yasalarının ve Anayasa’nın deÄŸiÅŸmesiyle daha adil ve daha demokratik bir ortama ulaşılmasını bekliyorum. Siyasi partilerin aday belirlemelerinin, sadece lider ve yakın çevresince belirlenmesi yerine parti içi demokrasiyi iÅŸletecek parti üyelerinin tümünün katıldığı ön seçimlerle saÄŸlanması bu dileklerimden biri. Bir diÄŸeri yüzde 10 seçim barajının seçim yasasında deÄŸiÅŸiklik yapılmasıyla yüzde3-5 seviyesine çekilerek daha geniÅŸ bir halk grubunun seçtiklerinin Mecliste yer bulmasının önünün açılması. Bir baÅŸka beklentim de kürsü dokunulmazlığı dışında siyasilerin dokunulmazlığının olmaması.
Bugünkü yapısıyla bile “Demokrasi güzel ÅŸey be kardeÅŸim” derken, bu geliÅŸmelerin olmasıyla demokrasinin güzelliÄŸinin artacağına inanıyorum….
Osman AROLAT