Geçtiğimiz hafta genelinde gerek küresel ve ulusal düzeyde yaşanan gelişmeler, gerekse piyasalarda gözlenen eğilimler geleceğe yönelik belirsizlik algılamasını azaltmadı, durgunluk endişeleri ciddiyetini korumaya devam etti. Emtia ve sermaye piyasaları açıkların kapanmasına bağlı sınırlı bir yükseliş sergiledi, ancak orta vadeli trendlerde herhangi bir değişiklik gözlenmedi; fiyat oynaklığı kısmı azaldı, ve işlem hacimleri geriledi. Ülkemizde siyasi iradenin aldığı kararlar ekonomi gündeminde daha belirleyici oldu. Bekle-gör anlayışına bağlı olarak riskten kaçınma eğiliminin durulması olumsuz seçenekler arasındaki en iyi olarak kısmı bir rahatlama yarattı, fakat kırılganlık yüksek düzeyini korudu: Makro ekonomik beklentiler olumsuzlaşmaya devam etti, kredi değerlendirme şirketleri fazla mesai yapmayı sürdürdü. İçine düşülen ekonomik ve finansal açmazdan çıkış yönünde herhangi bir gelişme söz konusu bile olamadı.
Euro Bölgesi’nde bir ÅŸeyler yapılması gerekiyor, fakat herkes bu hamleyi Avrupa Merkez Bankası’ndan bekler iken, para otoritesi siyasilerin sorumluluk alması gerektiÄŸine iÅŸaret ediyor, kördüğüm çözülemiyor, sorunlar ağırlaşıyor. Alman BaÅŸbakanı, aşırı borçlanma ve rekabet gücü yetersizliÄŸinin onlarca yıldan beri var olduÄŸunu ve bu nedenle mucize bir çözümün olmadığını dile getiriyor; bu gerçekler kimseyi rahatlatamıyor. ABD ekonomisinden hafta içinde gelen veriler ise kafa karıştırıyor; rakamlar Federal Reserve’nin eÄŸilimlerin aÅŸağı yönlü olduÄŸu görüşünü pek teyit etmiyor. Bir ÅŸeyler yapmanın veya yapmamanın olası yan tesirleri hareket yeteneÄŸini sınırlamaya devam ediyor. GeliÅŸmekte olan ekonomilerdeki durgunlaÅŸma yönündeki eÄŸilimler ise güçlenmeye devam ediyor. Mali sisteme yönelik endiÅŸeler sorunlu ekonomilerin dışına taÅŸarak küreselleÅŸiyor. SoÄŸuk savaÅŸ sonrasının en uzun durgunluk döneminin kapıda olduÄŸu tahmin ediliyor, ama durumu düzeltmek ve sorunları çözmek adına hiç bir ÅŸey yapılamıyor.
Yukarıda özetlemeye çalıştığımız koÅŸullar doÄŸal olarak Türkiye ekonomisine iliÅŸkin beklentileri de kademeli bir ÅŸekilde farklılaÅŸtırıyor. Bu ortamda makro çerçevesi açıklanan Orta Vadeli Plan kimseyi rahatlatamıyor: Zira görece uzun süreli küresel durgunluk, içeride yapılan hesaplar ile uyuÅŸmuyor. Kamuoyuna açıklanan büyüklüklere yaklaşılması küresel durgunluk endiÅŸesinin mucizevi bir ÅŸeilde buharlaÅŸmasını gerektiriyor, aksi taktirde yaÅŸanabilecekleri kimse düşünmek bile istemiyor. Sormak gerekiyor küresel durgunluÄŸun uzun süreli olması durumununda ekonomi nasıl büyüyecek, iç talebin daralması hangi yaklaşımlar ile engellenecek, riskten kaçınma eÄŸilimi önemini korur ve sermaye hareketleri daralırken öngörülen büyük cari açık finansmanı ne olacak? Türk Lirası’nın deÄŸer kaybı ve enflasyon baskılarının beklentiler üzerindeki etkisi nasıl engellenecek? Bu ve benzeri sorular dönüp dolaşıp küresel koÅŸulların süratle düzelmesi varsayımının ön plana çıkarıyor ve Orta Vadeli Planı gerçekçilikten uzaklaÅŸtırıyor. DiÄŸer taftan sepet bazında döviz kurlarının yükseliÅŸ eÄŸilimini koruması, enerji fiyatlarına gelen zamlar ve özel tüketim vergisinde yapılan ayarlamalar gibi geliÅŸmelerin olası sonuçları beklentilerin düzelmesini engelleyen diÄŸer deÄŸiÅŸkenler olarak karşımıza çıkıyor.
Finansal piyasaların oyuncuları ise Merkez Bankası’nın son bir yıl içinde farklılaÅŸan para politikası uygulamalarını ise gerek stratejileri gerekse pozisyonları nedeniyle sindirmekte zorlanmaya devam ediyor. Eskiden olduÄŸu gibi Türk Lirası faizlerin Türk Lirası’nın deÄŸerlenmesini saÄŸlayacak ÅŸekilde ayarlanacağı günlerin geri döneceÄŸini ummaya devam ediyor. Yerli para cinsinden kredi notumuzun yatırım yapılabilir seviyeye çıkmasındaki en önemli faktörün para politikasındaki deÄŸiÅŸiklik olduÄŸunu unutuyor; eskiye geri dönüşün ciddi bir faiz yükseliÅŸi gerektirdiÄŸi ve ortaya çıkacak maliyetin altından kalkılamayacağı gibi gerçekleri hiç hesaba katmıyor. Artan çaresizlik ham hayallerin gerekçesi olabiliyor ve bunların üzerine yeni hikayeler yazmanın gideni geri getiremeyeceÄŸi gerçeÄŸi dikkate alınmıyor. Orta Vadeli Plan da bu palali destekleyecek umut aranıyor. Türk Lirası’nda yaÅŸanacak deÄŸer kaybı veya deÄŸerlenmenin tüketici ve yatırımcılar üzerindeki etkisinin vade perspektifine göre taban tabana zıt olduÄŸu biliniyor ama gereÄŸi yapılamıyor!.. Onlar sadece kısa vade ve kolay kazançla ilgilendikleri için tüketim ve yatırımı yine kısv adede destekleyecek eÄŸilimi arıyor ve sonrasını hiç düşünmüyorlar. Bu durum göründükleri gibi olmadıkları gerçeÄŸini de açığa çıkarıyor, küresel düzeyde yaÅŸananlardan gerekli dersleri de alamamaya devam ediyorlar… Orta Vadeli Planı hazırlayanlarında bu çeliÅŸkiden etkilendiÄŸi ve orta yolu arar iken köşeye sıkıştığı dikkat çekiyor…
Gerek içeride gerekçe küresel düzeyde boÅŸa koysanız dolmuyor, doluya koysanız almıyor. GerçekleÅŸme olasılığı giderek zayıflayan varsayımlara dayanarak göz boyamak ve beklentileri yönlendirmeye çalışmak ise artık pek etkili olamıyor. KoÅŸullar herÅŸeyin deÄŸiÅŸmesini gerektirir iken bunu engelleyerek ve sadece birÅŸeyler deÄŸiÅŸiyormuÅŸ gibisinden bir görüntü ile oyalanarak sorunların ağırlaÅŸmasını engelleyemeyiz. EÄŸer bunun aksi doÄŸru olsa idi küresel durgunluÄŸa hiç girilmemiÅŸ, girilse bile çoktan çıkılmış olur idi!.. Ayrıca sürdürülebilir olmayan eÄŸilimlerin gündemde olduÄŸu ve sorunların ağırlaÅŸmaya devam ettiÄŸi bir ortamda herÅŸey kısa vadelidir, bu durumu görmezden gelen ve radikal kararlar içermeyen orta vadeli hesaplar gerçekçi olamaz… Akıntıya karşı yiyerek çok kıymetli olan zaman ve enerjiyi tüketmenin çözüm olduÄŸunu duyan veya bilen biri var mı?..