Adeta mizah dergisinden fırlamış karakterlerin sahne aldığı bir ülkede yaşıyoruz. Zamanında topluma belli erdemlerin anlatılması adına yaratılmış bu çizgi kahramanlar, kim derdi ki içimizde yaşayacak.
Mesela Oğuz Aral’ın yarattığı tipleme olan Utanmaz Adam’ı çoğunuz hatırlayacaksınız. Hayali tipin gerçek adı da ironiktir. Şeref Haktanır… Fakat Utanmaz Adam, ne hak tanımaktadır ne de şerefli davranışlar içerisindedir. Peki ‘yiyor ama iş yapıyor’ diyerek kendi kendimizi aldattığımız gerçek hayattaki karakterlerden bunun ne farkı var?
İşini bilen müteahhit mi ararsınız, yoksa siyasetçi mi? Hepsi birer Utanmaz Adam değil mi? Bu mizah unsurunun bir de yan karakteri vardı. Korna… Utanmaz Adam’ın işlerine yardım eden, onun hatalarını örten, bir nevi yancısı olan Korna, bugün size de yandaş basını anımsatmıyor mu?
En Kahraman Rıdvan ise sağ sola caka satıp, posta koyup, Kemal Sunal’ın tiplemelerine benzer karakter özellikleri sergileyerek kendini olduğundan farklı gören bir naylon kahraman değil miydi? Peki bu özelliğe sahip kim var?
Bir de En Kahraman Rıdvan, bir biçimde tökezleyince, çakallar gibi ortaya çıkıp, ganimet kavgasına düşen Hain Evlat Ökkeş’ler doldu şimdi ortalığa… Anımsayacaksınız Ökkeş’in bütün derdi ninesinin ve dul annesinin elindeki üç kuruşu almaktı. Bu konuda da ‘amaca giden her yol mubahtır’ felsefesiyle onları dövmekten bile çekinmiyordu.
Şüphesiz ‘Gönül Adamı’nı da unutmamak lazım… Her konuda salya sümük ağlayanlar ekrana yansımıyor mu? Fakat bunların orijinal ‘Gönül Adamı’ karakterinden bir farkı var. O üç kuruşa tamah etmez, denize bakarak ve içi yanarak gözünde bir damla yaş ile gezerdi. Bu yürüyen timsah gözyaşlılar, arkadaşlarını bile ilk tökezlemede satar durumdalar. Yani karakter deforme olmuş gözüküyor.
Fakat ben en çok Avni’ye bayılırım. Çünkü o, tüm saflığı ama uyanıklığıyla dolaşır ortalıklarda… Eğer o halk ise, sürekli dayak yediği bankaları da Dilaver’e benzetebiliriz. Baksanıza yılbaşı üzeri fakir halkın umut tacirliğine soyunan Milli Piyango’yu bile kredi kartıyla alma olanağı getiriyorlar. Artık her şey taksitle ve kredi kartıyla…
Dedim ya, ülke mizah dergisi, Kıllanan Adam mı ararsınız, Erdener Ağabey mi, iki gün öncesine kadar ‘padişahım çok yaşa’ tadında yaşayıp, padişah tökezleyince ‘Kriz her an kapımızı çalabilir’ açıklaması yapan fabrikatör tiplemeleri mi? Hepsi biz de mevcut…
Bir de dünya ile ilişkileri yürüten şahısları anımsatanlar var. Muhlis Bey tadında yürütülen politikalar ve onun Avrupa ayağını organize eden Yavlum Mithat…
Gazeteler, televizyonlar ‘Yavrunuzun Sayfası’ tadında yayın yaparken, Silivri’de yaşananlar Ferhan Şensoy’un ‘Pardon’ filmini bile aratacak noktaya ulaştı. Her şey bir komedi olarak yaşanırken, hızla bir drama doğru ilerliyor bu ülkede…
Neticede karakterler komik, yaşananlar komik, sözleri, davranışları, ülkeyi yönetim biçimleri ya da iş dünyasından iseler patron ya da çalışansa çalışma tarzları hep komik… Uyanık geçinen, mizahi karakterlerle doldu ortalık.
Doldu dolmasına da, bir şeyi anlayamıyorum. Çizgi hallerini bayılarak takip ettiğimiz bu karakterlerin kanlı canlı hallerine ve yaptıklarına biz niye gülemiyoruz?