Türkiye’de Gezi Parkı ile patlayan olaylar, aslında sadece tek başlıkta birikmişliğin neticesi değil. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın özür dileyerek tansiyonu düşürmesi her ne kadar takdir edilmesi gereken bir hareketse de, resmin geneline baktığınızda unutturma politikasının da bir parçası.
Gezi Parkı’na sahip çıkanlar, sadece iki ağacın değil, ülkede genel bir doğa katliamının da olduğunu bilmek zorundadır. Bugüne kadar yapılan HES projeleri, görevsiz barajlar, 20 katına mal olup 60 milyar dolara ulaşan projeler, ülkenin barajlarının dizilimiyle, sözde BOP haritasının sınırının örtüşmesi tüm bunlardan ayrı düşünülemez.
Ekonomiyi rant piyasalarından ibaret sanarak yönetenlerin, tarihe çanak çömlek tadında yaklaştığı, parklardan sosyal alanlara kadar her yeri yandaşlarına dağıttığı, kentsel dönüşüm adı altında insanları mahallelerinden sürerek binalar dikip, zenginleştiği bir süreçten geçiyoruz.
Fakat Meclis’in gündeminde öyle bir yasa var ki, bugüne kadar yapılanlara rahmet okutacak cinsten. Su havzalarından ormanlarımıza her tarafı kanunlara uygun olarak yağmalamaya, imara açmaya yetecek yetkileri getiren bir felaketten bahsediyorum.
Tabiatı ve Çeşitliliği Koruma Kanun Tasarısı… Bakmayın afili adına ve koruma kisvesine büründürülmüş olmasına… Uzmanlar Türkiye’nin her tür sit alanını, ormanlarını rahatlıkla imara açabilecek bir düzenleme olduğuna dikkat çekiyorlar.
Nitekim yapılan hareket de bunu doğruluyor. Çünkü böylesi bir hassas dönemde, iktidar doğru bir yasa yapmış olsaydı, çarşamba ve perşembe günleri genel kurulda yasalaştırmayı planladığı bu tasarının ekran ekran gezip reklamını yapardı.
Peki ne oldu? Yaşanan olaylar ve oluşan tepki ortamı üzerine tasarının bu hafta görüşülmesinden vazgeçildi. Tasarı ileri bir tarih için beklemeye alındı. Bu da gösteriyor ki, yapılmak istenen düzenleme uzmanların iddialarını doğruluyor.
Nitekim İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyesi Hasan Fazıl Afacan, tasarının yasalaşması halinde ‘Belgrad Ormanı’nı bile imara açabilirler’ diyerek felaketin boyutunu gözler önüne seriyor.
Şimdi… Gezi Parkı konusundaki duyarlı vatandaşların, buradaki çevre katliamına karşı duruşa destek verenlerin asıl şimdi uyanık olma zamanı… Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bu savunmanın ve kaygının haklı nedenlere sahip olduğunu belirterek meşruluğunun altını çizdi.
Bu meşru zeminde, haklılık noktasını kaybetmeden, sağduyulu bir biçimde konuyu takip etmeye devam etmelisiniz. Bunun için mutlaka Gezi Parkı’nda olmanız gerekmiyor. Belki de bu tepkiler parkı kurturacak.
Ama yeniden uyku hali basarsa, felaketin kapısını aralayacak tasarı pusuda bekliyor olacak. Haklılığı kabul edilen bu namuslu karşı çıkış ve bunun kabullenilişi sizi sarhoş etmesin. Fikri takibi bırakmayın. Sanki çevre felaketinin büyüğü geliyor.