Geçen senenin başıydı. Türkiye yine önemli büyüme hedeflerini konuşuyordu. Yüzde 4,5 gibi bir büyüme oranı bizzat Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ve ekonomi bakanları tarafından telaffuz edilmeye başlanmıştı. Elbette herkesin aklındaki soru belliydi: Nasıl?
Cevapsız bir biçimde bu soru ortada durmasın diye, bakanlar ihracat odaklı bir büyüme yakalanacağını, en büyük dış satımın da Avrupa’ya olacağını belirttiler. Çünkü o süreçte Rusya ile sıkıntılıydık. Ortadoğu pazarının bugünkünden farklı bir hali yoktu.
Ama Avrupa pazarı gerek turizmle gerekse de alımlarıyla Türkiye ekonomisinin büyümesini sağlayacaktı. Yılın ilk yarısına ulaştığımızda elbette bunların hiçbiri gerçekleşmedi. Göstergeler de kötüye gidiyordu ve yeni bir söz söylemek gerekiyordu.
Bunun üzerine ekonomi kurmayları iç piyasadan bahsetmeye başladılar. Öylesine önemli kredilendirme mekanizmaları oluşturulacaktı ki, iç piyasadaki hareket Türkiye’nin büyümesini temin edecekti. Hemen ardından faiz tartışması alevlendi ve bankaların üzerinde ‘kredi ver, ama en çok da konuta ver’ baskısına şahit olduk.
Herkes kredi veriyormuş gibi yaptı; borç yapılandırmaları kredi olarak satıldı ve iç piyasa elbette hareketlenmediği gibi, ödemeler zinciri de tamamen kırıldı. Netice aslında yüzde 1,8’lerde, resmi rakamlara göre yüzde 2,9 büyüme. Artık son çeyrekte nasıl bir ilham geldiyse ve kimse görmediyse sayesinde böyle bir rakama ulaştık.
Şimdi 2017’nin başından beri aynı ciklet, hem de aynı rakamlar üzerinden çiğnenmeye başlandı. Türkiye bu sene yüzde 4,5 büyüyecek. Açıklamayı yapanlar neredeyse aynı isimler. Kimse bunlara ‘geçen seneki yüzde 80’lik sapmayı ne yapacağız’ diye sormayınca da, başladılar aynı argumanları ortaya dökmeye.
Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya da ekibe katıldı. Türkiye’nin 2017 yılında ihracat ile büyüyeceğini söyledi. Üstelik kilogram bazında ihracat değerimiz yarıya yarıya azalmışken. İş biraz Kemal Sunal’ın filmindeki veresiye defterini satarak kazanç elde ettiğini zannetme seviyesi de olsa, diyelim ki doğru.
Türkiye nereye mal satacak? Rusya ile krizimiz bitti ama Ruslar almak yerine üreteceklerini söylüyor. Bir İran umudu vardı; onu da bohçalayıp ABD’ye yolladık. Güneyimiz zaten yangın yeri ve AB ile ‘ey’ tadında bir kopmayı becerdik.
Yoksa bilmediğimiz bir özür içine mi girdik. Çünkü Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in Bild Gazetesi’ne verdiği röportajdaki cümlesi garip. Şimşek, zayıflayan ekonomiyi canlandırmak için Türkiye’nin Almanya’ya ihtiyacı olduğunu söyledi.
Bild Gazetesi de “Türkiye yine Almanya’dan ekonomik yardım istiyor” manşetiyle haberi verdi. Yahu bunlar bizi kıskanmıyor muydu? Garip…