Türkiye’de 2010 referandumundan beri işler git gide saçma ve içinden çıkılmaz bir duruma gidiyor. Diyeceksiniz ki, her biri oylamalarla onandı. Fakat bir şeyin parmak sayısıyla ya da oylamayla belirlenmesi, doğru sonuç vereceğini göstermiyor.
Vatandaşa bir şeyi sorarsınız, ama onun olası sonuçlarını öngörmek devlet adamlığını gerektirir. Nitekim ortadaki sonuçlar da büyük bir fiyasko ve yanlışlarla dolu bir tabloyu gözlerimizin önüne seriyor.
2010 yılındaki referandumla tüm uyarılara rağmen yargının yapısıyla oynandı. Sonuç bizi çok vahim noktalara götürürken, ülke direkten döndü. Halen ülkemizdeki adaletle ilgili ciddi bir güvensizlik söz konusu.
Daha sonra ‘sistem değiştirme’ iddiasıyla, adı konulamayan ama her şeyi tek kişiye denetimsiz emanet edilen bir sisteme geçerek, parlamentoyu yetkisiz hale soktuk. Tüm bu süreç içerisinde, yani öncesinde ve sonrasında yaşananların sağlamasına bakalım.
Özür dileyerek af istenen, kentleşmeden eğitime, dış politikadan ekonomiye, hukuktan üretimsizleşmeye kadar alt alta koyabileceğiniz bir dizi sorun. Hepsi de yapılan ya da yapılmayanların sonucu. Yani her birine bir adres aranırken, hep söylenen iktidar olabilme gücünün yanlış tercihlerde kullanılmasının neticesi. Nitekim bu konuda zaman zaman günah çıkarmaları da görüyoruz.
Fakat ders alınmamış olacak ki, şimdi yeni bir düzenleme daha kapımızı çalıyor. Yasal düzenlemelerde torba icat edenler, sonra KHK’larla ülke yöneten yaklaşım, şimdi de toptan yasama yetkisini Meclis’in elinden alacak bir eğilim içerisine girdi.
Cumhurbaşkanlığı tarafından getirilen öneriye göre arzu edilen düzenlemelerin yasa çıkarmak yerine kararname ve ikincil mevzuatla yapılması. Zaten burada bir sıkıntı vardı. Mevzuatların yasal düzenlemeyi aştığı bir fotoğraf içerisindeydik. Şimdi alenen yapılmak isteniyor.
Bunun temel gerekçesinin de TBMM’nin yasa üretme fabrikası haline dönüştürülmesinden duyulan rahatsızlık. Güler misin; aÄŸlar mısın? Zaten demokrasi içerisinde TBMM’nin görevi yasama… Yani bir konuda yasa çıkarılacaksa, tüm görüşlerin tartışılarak en ideal olanın hayata geçirilmesini oylayarak saÄŸlama.
Ne kadar sağlıklı işliyor; tartışılır. Ama işi yasa yapmak olan bir mekanizmayı yasa üretme fabrikası olarak nitelendirmek ve bundan rahatsızlık duymak, bence başlı başına bir sıkıntı. Çünkü bir yasal düzenlemenin tartışılabilmesinin önü tamamen kapanacak.
Böylece hayatımıza sadece keyfiyet girmeyecek. ‘Özür dileriz hata yaptık’larla başlayan yeni cümleler ile buluşacağız. Bu iş artık bir yönetim tartı olmaktan çıktı. Zira git gide her şeyi daha az beynin ferasetine emanet eder hale geliyoruz.
Buradan demokrasi çıkmayacağı kesin de, iktisaden bir soruyla bitirelim. Bilim, gelişme, adil kalkınma çıkar mı? Ne yazık ki çıkmaz. Umarım bundan vazgeçerler. Allah’ı bilemem haznesi geniştir ama Millet affetmekten bıktı.