TÜSİAD seçimlerinin olduğu gün bir yazı yazmıştım. O yazıda Erol Bilecik’in geçmişi, özellikleri ve nitelikleriyle iyi bir isim olduğunu, siyasete bulaştırılmaması durumunda Türkiye için bir şans olabileceğini vurgulamıştım.
Nitekim Bilecik de bir kere bu hatayı yaptı. Siyasetin gündemine girdi. Elbette işadamlarının siyasetle ilgili fikirleri olmalı. Fakat içinde bulunduğumuz koşullar ve sorunlarımızın, siyasetin seciyesiz gündeminin çok ötesinde önem arz ediyor.
Yine TÜSİAD seçimleri öncesinde Dünya Gazetesi’ne bir röportaj veren Bilecik, dijital dönüşümün hayati olduğunu ve bunun gerçekleşmemesi durumunda ilk 500 firmanın yarısını kaybedebileceğimizi söylemişti.
Bu nedenle naçizane önerim ve bir vatandaş olarak beklentim TÜSİAD Başkanı’nın günlük meselelerden çok bunun üzerinde yönetimiyle beraber durması. Velhasıl kelam beni de çok yanıtmıyor. Son dönemde yapılan seminerlere ve toplantılara baktığımda, böylesi bir dönüşümün ve gelişim çabasını hissediyorum.
Son olarak ‘Türkiye’nin Sanayide Dijital Dönüşüm Konferansı’nda yaptığı konuşmayı da bu bakımdan önemsiyorum. Erol Bilecik o kadar ince ve hayati bir mesaj verdi ki, bunu ıskalamak yazık olur.
Konuşmasının en can alıcı cümlesi şuydu: “Dolar 4.0’ı geride bırakmanın yolu, Sanayi 4.0’ı yakalamak.” Altına imzamı atıyorum. Sorunlarımız bugün halledilebilir cinsten değil ve yaptığımız yanlışların bedelini iktisaden ödeyeceğiz.
Fakat bu bedeli öderken, yarına güçlenerek çıkmanın yolu doğru meseleleri tartışmaktan geçiyor. Bu bakımdan hem konferansın, hem de Bilecik’in mesajının üzerinde durulması gerektiğini düşünüyorum.
Türkiye tekrar üreten bir ekonomi yaratmak zorunda. Fakat bu da tek başına yetmiyor. Dünyadaki gelişmeleri yakalayarak geri düşmemekle beraber, yarının dünyasına ilişkin yeniliklere de imza atmak mecburiyetinde.
Bu bakımdan dijital dönüşümü sadece makineleşme olarak değil, bir bakış açısı değişikliği şeklinde de yorumlamalıyız. Aksi takdirde salt dönüşüm, bizi yine teknoloji ithal eden konumda bırakır.
Son dönemde iki farklı iş dünyası temsilcisinden duyduğum iki önemli vurguyu birleştirmeyi teklif ediyorum. Üreten ve planlı bir ekonomi çatısı altında, elbette yönetimlerin de imzası olan, TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik’in dijital dönüşüm çağrısı ile, MÜSİAD Başkanı Abdurrahman Kaan’ın proje bankacılığı olarak tanımlanabilecek insani finans kavramlarını birleştirelim.
Yıllardır siyaseten kavga ettirilen iş dünyasını temsil eden bu iki kurumu, ortak bir proje etrafında toplayalım. Geleceğimizi uzmanlarla planlayalım, TÜSİAD dijital dönüşümle ilgili, MÜSİAD da herkesin katılım bankacılığına çekmeye çalıştığı, ama asla bundan ibaret olmadığı defaten söylenen insani finansla, yani proje bankacılığıyla ilgili projeleri bir araya getirilsin.
Kıt kaynaklarımızı tüketmek için değil, üretmek, daha da önemlisi kazan sağlayacak üretimler oluşturmak adına bir yapı oluşturalım. Göreceksiniz bu işbirliği sağlanabilirse, yani proje ile finans ayağı bir araya getirilebilirse, sorunlarımızı tahmin ettiğimizden daha az hasar alarak atlatabiliriz.
Ben büyük bir fırsatın birbirini tamamlayan iki projeyle kapıya geldiğine inanıyorum. Adaletli, bilim ve akılı esas alan yaklaşımlarla bu yolculuğa çıkabilirsek, Türkiye’ye büyük bir iyilik yapabiliriz. Her iki taraftan da ricam, ne olur bir kez de olsa bu teklifi düşünün.
Çünkü bu ülke hepimizin. Unutmayın ki ekonomi batarsa yaptığımız hataların, çıkacaksa da gerçekleştireceğimiz ortak aklın eserin olacak.