Türkiye Cumhuriyeti’nin belki de en önemli bayramıdır bu; Zafer Bayramı… Bir ulusun istiklal mücadelesini dişini tırnağına takarak verdiği bağımsızlık savaşı. Öncelikle Türk Milleti’nin bayramını, bayramımızı kutlarım.
Bundan sonrasında ise Atatürk ve ekibi bağımsızlıkla yetinmemiş, cephede devirdiği uluslararası güçlerin karşısında tam bağımsızlık için bir Millet’in kaderini belirleyecek işlere imza atmıştır. Bunun yolunun da eğitimden, ekonomiden ve çok çalışmaktan geçtiğini, bilim ve aklın esas olduğunu her fırsatta bize miras olarak bırakmıştır.
Aradan geçen 94 yılda genç Cumhuriyet belli bir yol aldı, ama bugün şunu görmek zorundayız ki 100 yıl sonra benzer oyunlarla karşı karşıyayız. Peki bu duruma gelirken, o zaferi taçlandıran eserleri ne yaptık?
Milli banka ilkesiyle yola çıkan Cumhuriyet, bugün geldiği noktada bankacılık sektörünü yüzde60’ın üzerinde yabancılara teslim ettiyse, bu normal mi?
Milli eğitim ilkesiyle yola çıkan Cumhuriyet, bugün yabancı danışmanların eşliğinde eğitim ve öğretimi ayırıp, yetiştirme değil mezun etme üzerine bir sistem kurduysa, bu normal mi?
Komşularla dayanışmayı esas alan, farklı coğrafyalarla paktlar kuran Cumhuriyet, bugün kimsenin sözüne güvenmediği, herkesle sorunlu bir hal aldıysa, bu normal mi?
Milli tasarruf ilkesiyle kumbarayı yanına alıp yola çıkan Cumhuriyet, bugün yaklaşık 400 milyar dolar ortalamayla döviz pozisyon açığı yaşar hale geldiyse, bu normal mi?
Milli teknoloji ilkesiyle yola çıkan Cumhuriyet, o dönemlerde Almanya başta olmak üzere Ar-Ge çalışmaları için bilim insanlarını getirirken, bugün ithalata bağlı üretim yapısıyla, kronik dış ticaret açığı veren hale gelmesi normal mi?
Milli savunma ilkesiyle yola çıkan Cumhuriyet, uçak, silah ve demirçelik fabrikalarını tek tek kapattıysa, halen jetlerimizin yazılımları dış ülkelere bağımlı halde yürüyorsa, bu normal midir?
Milli sanayi ilkesiyle yola çıkan Cumhuriyet, bugün açılan fabrikalarını arsaları hediye edercesine dağıtıyor, bir dönem ifadesiyle ‘babalar gibi satıyorsa’, dışa bağımlı bir sanayi, ithal ürüne bağımlı bir pazara sahip hale geliyorsa, bu normal mi?
Milli tarım ilkesiyle yola çıkan bir Cumhuriyet, bugün dışa bağımlı hale geliyor, saman ithal edecek noktaya düşürülüyor ve kendi kendine yeten halinden ithalata mecbur duruma sokuluyorsa ve kimse de bundan utanmıyorsa, bu normal midir?
Uluslararası pazarlamayı o yıllarda düşünmüş Karadeniz Vapuru ile İzmir Enternasyonel Fuarı yaratmış bir Cumhuriyet, 21 yüzyılda halen uluslararası çapta tek bir marka yaratmamışsa bu normal midir?
Tüm bunları yaparken 15 senenin sonunda okuma yazma oranını arttırmış, dış ticaret fazlası verir hale gelmiş, kasasında fazladan altını birikmiş, fabrikaları, sanayisi, tarımı ile çağ atlamış bir Cumhuriyet, bugün 600 milyar dolar sınırına dayanmış bir borçla ortaya duruyorsa bu normal midir?
Normalse bir şey demiyorum. Ama bence değil. Çünkü 100 yıllık hain hesaplar tekrarlanırken, bize akıl ve bilimi miras bırakan Atatürk formülü de veriyor:
“Askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun; ekonomik başarı ile taçlandırılmazsa meydana gelen zaferler varlıklarını sürdüremez, az zaman sonra sönerler. Zaferimizin başarısını sürdürmek istiyorsak, ekonomik egemenliğimizin sağlanması, geliştirilmesi gerekir.”
Bu bayram bence bunları düşünelim; belki nerede yanlış yaptığımızı buluruz. Bayramımız kutlu olsun; tüm bunların anlaşılması şartıyla…