Yeşilçam sinemasının efsane kadrosunu bilirsiniz. En güzel hikâyelerle bizi bize anlatmışlardır. Kimi zaman o kadroyu bizim aile olarak görürüz, kimi zaman da hababam sınıfı olarak. İşte bu serilerden biri olan Neşeli Günler filmini hatırlarsınız.
Hani turşucu karı kocanın birbiriyle kavga edip ayrıldığı, adamın kardeşi Ziya’nın da kimseye haber vermeden biraz orada, biraz burada geçindiği. Şener Şen’in canlandırdığı bu karakterin unutulmaz bir repliği vardır.
Her zaman olduğu gibi palavranın dozunu arttırıp, ağabeyini kızdırınca kovulur. Sonra bir türlü kapıdan çıkamaz. ‘Gidiyorum bak’ der gider gelir. ‘Sonra pişman olma’ der gider gelir. ‘Gelmem bak bu son şans’ der ve daha şiddetli bir kovulma yaşar.
İşte bu karakteri gözünüzün önüne getirin; ekonomi yönetimi de bu iktidar silsilesi döneminde aynı buna döndü. Hep bir son şans verme modundalar. Şimdi de Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek bu vurguyu yaptı.
Konu bu sefer trafik sigortaları… ‘Hazine’den trafik sigortasında şirketlere son şans’ denildi. Şimşek, yeni bir kanuni düzenleme yaptıklarını, buna rağmen trafik sigortası primlerinin istenen seviyeye düşmediğini belirtti ve yeni bir modelden bahsetti.
Hatırlatalım zaten bu modeli ortaya attıklarında primlerin düşmek bir yana, çıkacağını tüm uzmanlar söylemişti. Ama kimseyi dinlemek gibi bir adetleri olmadığı ve masa başında ekonomi yönettikleri için sonradan anlıyorlar.
Biz çocukken bir laf vardı: ‘Jeton Amerikan galiba, geç düşüyor’ diye. Menşeini bilemeyeceğim ama kimseyi dinlemediklerinden geç düştüğü kesin. Bu nedenle her konuda bir son şans ile karşı karşıyayız.
Vergi, SGK primleri, trafik cezaları, kamuya ait borçlar, imar ihlalleri aklınıza ne gelirse. Aslında yiÄŸidi öldürüp hakkını yememek lazım… Bu rezalet sadece bu iktidara mahsus deÄŸil. Türkiye’de gelmiÅŸ geçmiÅŸ bütün hükümetler bu yöntemi kullandı.
Belki en büyük fark; bunların sadece bir seçim malzemesi olması idi. Yani iktidardan iktidara belki gelirdi. AKP iktidarlarında ise ortalama 2-3 yıllık periyotlarda bunu yaşıyoruz. Bankacılara sert çıkıyorlar, sınırımız ihlal ediliyor kükrüyorlar, dış siyasette kimsenin sabrımızı test etmemesi gerektiğini tavsiye ediyorlar. Ama sadece konuşuyorlar.
İçte de, dışarıda da herkes biliyor ki ‘son şans’ diye kendilerini yırttıkları her konuda, yeniden şans verecekler. Bu halleriyle devletin tüm ciddiyetini ayaklar altına alırken, söyledikleri hiçbir şeyin de inandırıcılığı kalmıyor.
Ama replik hiç değişmiyor. ‘Bak bu son şans, gerçekten, inan bana, en hakiki son şans, öz son şans’ vs. vs. vs. Yetmiyor bu son şans oyununu oynarken, diğer taraftan da mali disiplinden, bütçeden falan söz ediyorlar.
Hakikaten ne diyordu turşucu ailenin babası Münir Özkul, kardeşi Ziya’ya: Ziyaaa! Atma…