Türkiye dolar fiyatındaki anormal artışı takip etmeye devam ediyor. Bununla birlikte tüm yıpratıcılığına rağmen, bundan daha tehlikeli olanın ani iniş çıkışlarda oluşan güvensizlik ortamı olduğunu zaman zaman dile getirmişimdir.
Çünkü bu dalgalanma, büyük riskleri de beraberinde getirir. Sürece dayalı bir dalgalanma olmadığı için tesadüfen bundan kazanç sağlayanlar ise, sadece istisnadan ibaret kalır.
Nitekim bugünlerde yaşanan büyük zigzagların etkisinin zaten sıkıntılı olan piyasada etkili olduğunu görmeye başladık. Saha araştırmasından sonra elindeki verileri benimle paylaşan İstanbul Gıda Toptancı Tüccarları Derneği, namı diğer Rami’nin eski Genel Sekreteri Bülent Baykal’ın aktardıkları alarm zillerinin çalmaya başladığını gösteriyordu.
Baykal’ın anlattıklarına göre ürünlerin maliyetine direkt etki eden dalgalanma, şu an esnafı maliyet yapamama noktasına getirdi. Bir çok müteşebbis fiyat vermekte güçlük çekiyor. Ortaya çıkan bu tablo da iki sonuçla karşımıza çıkıyor.
Bunlardan birincisi fiyatlarda anormal yükselişler söz konusu… En az bunun kadar etkili olan da mal kıtlığı… Bülent Baykal, piyasayı domine eden firmaların sahipleriyle yaptığı görüşmelerin ardından siparişlerin yerine getirilemediğini söylüyor.
Gıda ve temizlik ürünlerinde dramatik noktalara ulaşan sorunun 10 birim siparişin 1 birim satışla sonuçlandığı gerçeğini önümüze koyuyor. Bunun temel nedeni kimsenin gerçekten maliyeti bilememesi, olası satışlarda zarar etmesi ve sermaye erimesi riskini yönetmeye çalışması.
Bülent Baykal gördüğü fotoğrafın detaylarını benimle paylaşırken, önemli bir cümle de kurdu. Ortaya konulan söz, piyasanın en eski ve en sözüne itibar edilen kişilerinden birinden gelince, açıkçası ürkmemek de elde olmuyordu.
Baykal “Bu ortamı en son karaborsa dönemlerinde gördüm” dedi. Bakın bu söz, hem bir mal kıtlığının, hem fiyatlarda olası artışların kapımızı çalacağının habercisi. Reel piyasalardaki bu tabloda ortada ne enflasyon tutabilirsiniz, ne de ona bağlı olarak faiz ve dolar…
Baykal tespitlerini aktarırken önemli başlıklar da ortaya çıktı. Mesela ‘ekonominin beyin ölümünün gerçekleştiği sahada iliklere kadar hissediliyor’ demesi son derece önemli bir uyarıydı. Bundan bir kaç sene önce programıma katıldığında ‘sahadan uğultu sesleri gelmeye başladı. Ekonomi yönetimi mutlaka bu işe çare bulmalı’ diyerek uyarıda bulunan isim, bugün hiçbir şey yapılmamasının sonuçlarının ortaya çıktığını üzüntüyle benimle paylaştı.
Esasen Baykal’dan gelen bu bilgileri, farklı sektörlerde farklı isimlerden de çok sık duymaya başladım. Bir takım ulufe tarzı para dağıtmalarla bu işlerin çözülemeyeceği çok açık. Türkiye’nin sözde değil, gerçekten kumar ekonomisini terk etmesi ve reel piyasaların sesine kulak vermesi gerekir.
Çünkü kumar ekonomisiyle çekişmenin sonu yok. Ayıca orasının da iyi yönetildiği tartışmalı. Cumhurbaşkanı’nın İngiltere’de faiz konusundaki açıklamalarının bugün dolarda sonuçlarını görüyoruz. Yalnız Amerikalı bir firmanın üst düzey Türk yöneticisinin yorumuyla, faiz üzerinden yapılan bu bilek güreşini Türkiye’nin kazanacak gücü yok. Bu güçsüzlüğü de bizzat bu ekonomi yönetimi, 15 yıllık yanlış tercihleriyle yarattı. Benimle paylaşılan ifadesinin şu başlığı ise daha da ürkütücü: “Bu bilek güreşinde ekonomi yönetiminin bileğini bükecekler ve faiz artışını kabul edilecek.” Doğru yanlış bilemem ama bu izlenimi verdiyseniz, bileğinizi kırana kadar uğraşırlar. Bu durumda da Türkiye’yi faiz sarmalı riski karşılar.
Kumar ekonomisini bir yana bırakıp, tekrar reel piyasalara dönersek, ekonomi yönetiminin komplekslerinden arınarak sokağın sesine kulak vermesi gerekiyor. Aksi takdirde işin toptancı ayağında başlayan, perakendeciye mal kıtlığı ve fiyat artışı olarak yansıyan bu gelişme, bağlantılı olarak KOBİ’leri de perişan eder ve iki hanelere oturan işsizlik rakamlarını kronik boyutlara getirerek, içinden çıkılmaz kalıcı bir sorun daha yaratır.