Enflasyonun yıl sonunda yüzde 20,3 olarak açıklanmasının ardından, TRT’ye koşan Bakan Berat Albayrak bir değerlendirme yaptı. Yıl sonu itibariyle tüm hedeflerin tutturulduğunu söyledi.
Zorlaya zorlaya getirilen noktadan memnun olunması gerektiğini ifade ederken, yapılan açıklama adeta ‘ölümü gösterdik sıtmaya razı olun’ cinsindendi. Kağıt üzerinde rakamın gerilemesiyle övünürken, tüm hesapların Mart ayına ilişkin olduğunun da ipuçlarını verdi. Çünkü desteklerin sadece 3 ay daha devam edeceğini belirtti.
Albayrak, hedeflerin tutturulduğunu söyledi de, Orta Vadeli Program’la çıkılan yolculuktaki büyük sapmadan bahsetmedi. Ne de olsa artık Yeni Ekonomi Programı vardı ve Eylül’den bu yana söyleneni tutturduklarını vurgulamakla yetindi.
Ne var ki Bertolt Brecht’in dediği gibi: “Ama ekmek satılmadı eskisinden ucuza.”
Enflasyondaki gevşemeden bahsetti de, sokağa çıktığında insanların açıklananın en az iki katı ortalama enflasyonla yaşadığından söz etmedi. Düşen alım gücünden, yetişmeyen maaşlardan, elektrikten suya artan fiyatlar gelmedi gündemine…
Bakan Albayrak övündü. Ne var ki Bertolt Brecht’in dediği gibi: “Ama ekmek satılmadı eskisinden ucuza.”
Reel sektöre yönelik destek vereceklerini, yeni bir paket üzerinde çalıştıklarını vurguladı. Öte yandan sayıları resmi rakamlara göre bile bine yaklaşan konkordatolardan, tedarikçileriyle en az 10 bin firmanın iflas bayrağının göndere çekme riskinden dem vurmadı.
Artan işsizlikten, yükselen asgari ücrette yine doğru düzgün destek verilmediğinden, 2019 yılının bir numaralı gündem maddesinin işsizlik olacağından söz etmedi. Bakan Albayrak övündü. Ne var ki Bertolt Brecht’in dediği gibi: “Ama ekmek satılmadı eskisinden ucuza.”
Daralan cari açıktan bahsedildi. Gerileyen rakamın sağlıklı olup olmadığı konuşulmadı. Ekonomik yapımızı düzelttiğimiz için değil, ticaret yapamadığımız için düşen cari açık gerçeğinin Türkiye’yi finanse edilemez noktaya götürdüğünü görmezden geldi.
Hatta 2017 yılındaki 47,1 milyar dolarlık cari açık fotoğrafının o günkü kurla, yani 3,81 TL ile bize maliyetinin yaklaşık 180 milyar TL, Aralık’ta açıklanan Ekim verisiyle 39,4 milyar dolarlık açığın bugünkü kurla 213 milyar TL’yi aştığını, kendisinin söylediği gibi 30 milyar dolara yıl sonunda düşse de, yine bugünkü kurla 164 milyar TL’yi aşacağından bahsetmedi.
Yani ticaret yapamadığımız için de olsa yarı yarıya düşürdüğümüz cari açık rakamının, bize maliyetinin neredeyse aynı olduğunu görmezden geldi. Bunun net pozisyon açığı 203 milyar doları aşan reel sektör adına yeni iflasları gündeme getireceğini de yok saydı.
Bakan Albayrak övündü. Ne var ki Bertolt Brecht’in dediği gibi: “Ama ekmek satılmadı eskisinden ucuza.”
Köprü cezalarının iadesinden, aflardan bahsetti. Fakat bunun bir önceki yılın gelir kaleminden düşülüp düşülmediğini anlatmadı. Bu maliyetlerin bize seçimlerden sonra yine sırtımıza yüklenecek yeni zamlar olduğundan bahsetmedi.
Bakan Albayrak övündü. Ne var ki Bertolt Brecht’in dediği gibi: “Ama ekmek satılmadı eskisinden ucuza.”
Seçim ekonomisi uygulamadıklarını söyledi; ama Merkez Bankası’nın apar topar siyaseti finanse etme iddialarıyla toplanma gerçeğine değinmedi. Çılgınlık olan projelere verilen zamları hiç gündemine bile almadı. İş yerine yardım, maaş yerine sadaka kısmını görmezden geldi ve Bakan Albayrak övündü. Ne var ki Bertolt Brecht’in dediği gibi: “Ama ekmek satılmadı eskisinden ucuza.”
Gaz fren tartışmasına yeniden döndü. Lakin sokaktaki çalışanıyla işvereniyle, işsiziyle emeklisiyle, esnafıyla memuruyla herkesin kemiklerinin kırılma sesine kulaklarını tıkadı. Bakan Albayrak övündü. Ne var ki Bertolt Brecht’in dediği gibi: “Ama ekmek satılmadı eskisinden ucuza.”
Ekonomiyi besleyen istatistikleri, şayet insanları görevden alıp, kağıt üzerinde tutturmakla övünmek yeterliyse, burası kolay. Fakat bu hayatın gerçeğini değiştirmiyor. Çünkü Bakan Albayrak övünse de Bertolt Brecht’in dediği gibi: “Ama ekmek satılmadı eskisinden ucuza.”
Şimdi bunların hepsini tüm kanallardan canlı dinleyip, ajans haberi gibi aynı başlıklarla gazetelerde okuyacaksınız. Lakin bence kendinize şunu sorun: Hatırlar mısınız küçükken oynadığımız bir oyun vardı: Papaz kaçtı… Şimdi oyunun sonuna yaklaştığımıza göre sorun kendinize: Papaz kimde kaldı?