Türkiye tanzim başlığı üzerinden bildiğiniz ‘bak gördün mü’ oynuyor. Bir ortamda akıl tutulması başlayınca algı yönetimi çok kolay oluyor. Tanzim çadırları devreye girdi ve marketler fiyatları aşağıya çekmeye başladılar. Yeni haber ve herkesin dilindeki mevzu bu.
Oysa biliyoruz ki bir ürünün fiyatının düşebilmesi için ya üretim fazlasının olması ya da üretim, ulaÅŸtırma gibi girdi maliyetlerinde çok önemli düşüşler göstermesi gerekir. Buradaki duruma bakıp, alternatifleri sayalım. Girdi maliyetlerinde bir deÄŸiÅŸiklik oldu mu? Hayır…
Ãœretimle ilgili bir arz fazlası oluÅŸtu mu? Olmadı ve olsa bile bu ancak bir hasat sonraki fiyatları etkiler. Tek bir alternatif kalıyor geriye fiyatlardaki düşüş gerçekçi deÄŸil. Elbette bazı tanıdıklar patates meselesinde dedikodusu çıktığı gibi, önce malı stoklayıp, aniden Suriye’den ithalat benzeri bir yöntemle pazarı mala boÄŸmadıysa… Böyle bir ÅŸey olsa devletimiz herhalde yakalar. O yüzden bu ihtimali kenara koyuyorum.
Tekrar üretime dönersek ve örneğin simgeleşen soğan üzerinden gidersek; rekolte düşüklüğü, mevsim koşulları etkisi, yıllardır düşen üretim hacmi ve hastalık saptamalarına ne oldu? Bir sihirli değnek hepsini ortadan mı kaldırdı?
Ulaştırmadan mazota kadar herhangi bir indirim olmadığına göre üreticinin ve nakliyecinin de nefes almış olma ihtimali yok. Demek ki bu fiyat düşüşleri gerçekçi değil. Yani gerçek durum şu: Fiyatlar ucuzlamadı; ucuza mal satılıyor.
Peki bu durum ticari kurallar içinde akıl işi mi? Düz mantıkla bakarsanız hayır. Ama ya bir de madalyonu tersten okursanız. Mesela bu indirim yapan marketlerin çoğu iktidara yakın isimlerin kuruluşları. Çok rahatlıkla ve talimatla bu algıyı yönetmek için fiyatları kısa süreliğine aşağıya çekmiş olabilirler.
DiÄŸerlerine gelince… Aslında herkes tanzim satış denilen, ama tanzim satış sistemiyle ilgisi olmayan bu çadır tiyatrosunun sürdürülebilir olmadığının farkında. DiÅŸlerini sıkacakları süre ise en fazla 2 ay. Seçim sonuna kadar rahatlıkla ellerindeki müşteriyi kaçırmamak için böyle bir zararı göze almış olabilirler.
Bu konuda bir noktaya daha dikkat çekmek gerekiyor. Diğer ürünlerin fiyatlarındaki oynamalar incelendi mi? Çünkü biliyoruz ki bu marketçilik sektöründe bir pazarlama taktiğidir.
Dönemsel olarak bazı ürünlerin fiyatlarını düşürür ve içeri giren müşteriye, fiyatlarını ve marjlarını büyük ölçüde yükselttiğiniz diğer ürünleri satarsınız. Semt pazarlarıyla marketlerin fiyatlarının aynı gözükmesinin nedeni de budur. Çarşı pazar dolaşmayan arkadaşlar bilmez.
Semt pazarlarının olduğu gün marketler ekstra kampanya uygular ve bunu ‘günün fırsatı’ diye satarlar. Sanmayın ki zarar ederler. Mutlaka içeride tamamlayıcı ürünlerin fiyatları ekstradan arttırılmıştır. Yani pahalıya satan pazar değil, semt pazarının olduğu gün müşteriyi kaybetmemek için fiyatları bilerek aşağıya çeken marketler gerçeğidir.
Peki semt pazarları niye pahalı? Onu fırsatçılıkla değil, ürün maliyetleriyle açıklamanız gerekiyor. Konuştuğunuzda pazarcılar da bu durumdan çok memnun değil. Ayrıca hal sistemini tartışacaksak, önce rant nedeniyle tarım kooperatiflerini yasaya rağmen hale sokmayan hal yönetimlerini mercek altına almanız gerekiyor.
Velhasıl kelam ortada fiyatı ucuzlamış bir ürün yok. Çünkü arz ve maliyet bunu mümkün kılmıyor. Ama ucuza satılan ürün var ki bu da sürdürülebilir değil. Seçime kadar idare edilecek bir realiteyle karşı karşıyayız.
Lakin tabi tüm bu ortamı fırsat bilip, sağlık, ulaştırma gibi harcamaların sepetteki ağırlığını azaltan ekonomi yönetimi, ‘gördün mü bak’ diyerek sahte bir enflasyon rakamı yaratmak için ortam elde edebilir. Böylece de ekonomik tepkiyi seçime taşımamaya çalışır.
Tüketici mi? Bu gölge oyunu bittiğinde Karagöz’ün tüm darbelerini iliklerine kadar sırtında hisseder. Yani olan yine tüketici ile üreticiye olur. Neden? Tekrarlayayım: Çünkü ürünlerin fiyatları düşmedi, sadece geçici bir süre ucuza ürün satılıyor.