Rusya ile ilişkiler düzelme sürecine girdiğinden beri, bir domates muhabbeti dönüp duruyor. Tarım ürünlerine yönelik engelleri kaldırmasıyla beraber ‘ama domates de alın’ tadında başlayan gündem dinmek bilmiyor.
Bu süreçte Ortadoğu’da yer yerinden oynadı; dibimizde bölücü bir referendum yapıldı; Trump ile birlikte taşlar yerinden oynadı; geleceğin ekopolitiği adına kavga kızıştı; dünya ekonomisinde ikinci dip kriz yaklaştı; para daha pahalı hale geldi; Ruslar ithal ettikleri ürünleri imal etmek adına üretim stratejisine geçti; ama bizde varsa yoksa iş domatese takılıyor.
Bunun sanal bir gündem olduğunu anlamamak için çok saf (!) olmak lazım. Domates ‘şey’ gibi oldu. Konuşulması istenmeyen konuların varlığı sırasında hemen domates devreye giriyor.
Hadi modaya uyarak saflığı tercih edelim ve konuya domates açısından bakalım. En çok garibime giden, Rusya ile kavga döneminde, Ruslar’ın perişan olacağını söyleyip, aç kalacakları iddiasına kadar konuyu taşıyan tayfanın 50 bin ton domates için takla atar hale gelmiş olması…
Hırs yaptılar desem; değil. Fakat bu tayfa koro gibi çalıştığı için, diline domatesi doladı. Sattık, satıyoruz derken de, Rusya’dan bir açıklama geldi. 2018’de bir ihtimal domates alınabileceği vurgulandı. Aman efendim, memlekette bir bayram havası oluştu. Artık buradan nasıl bir sonuca varılmaya çalışılıyorsa, sanki Ruslar domates alırsa, tüm problemler bitecek, stratejik ortak olacağız.
Bu kıymeti kendinden menkuller, yani kavgalı dönemde ‘Ruslar perişan’ söylemleriyle ortada dolaşanlar elbette yine hızını alamadı. Şöyle bir haber servis edildi. Ruslar’ın 2018’de bizden domates alacağını ifade etmesi, en çok Hollanda’yı üzmüş.
Olayı süsleyebilmek için de, o dönem Türkiye aleyhine alınan bu kararın en çok Hollandalılar’da sevinç yarattığı hatırlatması habere sıkıştırılmış. Bu arkadaşlar ya hesap bilmiyorlar ya da bizimle dalga geçiyorlar.
Türkiye’nin Rusya’ya kriz öncesi sattığı domatesin rakamsal karşılığı 420 milyon dolar. Satış, satıştır küçümsemiyorum. Ama iş Hollanda’nın perişan olmasına gelince, beni de bir gülme tutuyor.
Hollanda’nın 2016 yılı tarımsal ürün ihracatı 85 milyar avro. Buna hayvancılığı da kattığınızda neredeyse bizim toplam ihracatımızdaki geliri, sadece tarım – hayvancılık ürünleri satışından elde ediyorlar.
Türkiye 2016’da ne kadar tarım ürünü ihraç etmiş? 17,1 milyar avro… Yanlış anlamayın bu ihracat Rusya’ya değil. Bütün tarım sektörünün ihracat rakamı. Şimdi bir tarafta 85 milyar avro, öte tarafta 17,1 milyar avro, konuştuğumuz pazar ve ürün miktarı da aynı para cinsinden bakarsak, 1,17 dolar/avro paritesinden 491 milyon avro yapar.
Bu rakamla da ne bir ülke batar; ne bir ülke çıkar? Rusya’ya domates ihracatı kadar, Türkiye’deki tarımın ve çiftçinin sorunlarını konuşsak zaten bu kıvranmaya gerek kalmazdı. Niye biliyor musunuz?
Rusya’yı çok iyi bilen duayen gazeteci dostum Ahmet Coşkunaydın, kriz öncesinde TV programıma konuk olmuştu. Ailece Rusya’da gittikleri ziyarette, evsahibesi ile aralarında geçen diyaloğu anlatmıştı.
Kahvaltıda sofraya domates gelince Coşkunaydın, bunun Türk domatesi olup olmadığını soruyor. Yanıt şu: Artık Türk domatesi almıyoruz. Çünkü tadı tuzu yok. Kıssadan hisse; domatesin Rusya satışını konuşacağınıza, şu tohum ve üretim metodolojisiyle, para kazanmayan üretici başlıklarını açalım. Daha anlamlı olur.
Ama bunları konuşmak elbette bazıları için yürek ister. O zaman arkadaşları zorlamayalım. Haykıralım dünyaya: Ruslar bizden domates alacakmış! Ne domatesmiş be kardeşim?
izmir dikili yolunda ovacık civarında binlerce dönüme kurulu “SÃœT KARDEÅžLER ” çiftliÄŸi var, herkes baÅŸbakan yıldırımın biliyor, bu devhasal modern çiftliÄŸin 3 km. batısında devhasal binlerce dönümlük domates seraları var. bu seralar tanıdık birilerinin olmasın ? her ne kadar sıcak su kaynaklarının üzerine kurulmuÅŸ olsada, yinede sera yatırımının maliyeti milyonlarca dolar, bu domatesi birileri almalı, yoksa?