Moody’s gece yarısı hamlesiyle Türkiye’nin notunu düşürdü; görünümünü de durağan yaptı. Tekrar siyasi mi tartışmasına girmeye gerek yok. Fikrimi hatırlatayım: Bu notların 2 binli yılların ortasından beri siyasi olduğunu düşünüyorum.
Sıkıntı bizimkilerin Nasreddin Hoca’nın öyküsünde olduğu gibi kazan ölünce ağlaması… Yükselirken nasıl siyasi ise, düşürürken de öyle.. Yani, önce meseleyi riyakarca yaklaşmayı bırakacağız.
Aynı kuruluş yarın not arttırsın, bizim iktidar ‘gördünüz mü, ne kadar iyi durumdayız’ açıklaması yapmazsa ben bir şey bilmiyorum. Öyleyse meseleye bu siyasi tavırdan çok kendi sağlamamızı yaparak yaklaşmalıyız.
Ama yaklaşımda bulunmadan önce Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın sözlerine göz atmak gerekiyor. Dedi ki Bakan Ağbal: “Verdiği notun bizim açımızdan hiçbir itibarı yoktur.” Güzel, ama yanıldığı bir şey var. Bu not zaten ülkeler itibar etsin diye verilmiyor ki…
O ülkelere para yatırmak ya da o ülkeden parasını çekmek isteyenler itibar etsin diye veriliyor. Yani ülkeler zaten bu konuda etkisiz eleman. Siz dünyadan para çekmek için bu kuruluşlarla anlaşma yapıyorsunuz, onlar da gelip notlarını veriyorlar.
Dünyadan para çekmeye ihtiyacınız ya da ihtimaliniz kalmadıysa, anlaşmanızı feshedersiniz; herkes kendi işine bakar. Yani böyle ‘En Kahraman Rıdvan’ cinsinden hamasi açıklamalar yapmaya gerek yok.
Böyle kimseye faydası olmayan çıkışlar yapmak yerine, ipleri kopartmayı göze aldığınıza göre finansman modelleri üzerinde çalışarak zaman harcayın. Gerisi sokakta çocuk kavgası…
Yine ana konuya dönersek, burada söylenenler ve gerçekler üzerinden kendi sağlamamızı yapmamız gerekiyor. Burada kriter finans piyasası oyuncularının ne tepki verdiği değil. Onların tepkisi 1 saat içinde değişebilir; ertesi gün kasanız tamtakır kalır. Bu nedenle Bakan Ağbal bu işleri bırakıp gerekçelere baksın.
Bizim için önemli olan, ortaya konulan gerekçeler doğru mu; değil mi? Kararın gerekçesi iki maddede açıklandı:
“1- Para politikasının efektifliğindeki erozyon ve temel yapısal reformlardaki gecikmeye bağlı olarak kurumsal yapıdaki güç kaybı.
2- Yüksek cari açık, yüksek dış borç, yükselen global faizler ve politik riskler çerçevesinde dış şokların yarattığı artan riskler.”
Moody’s ya da başkasının verdiği notun boş verin… Bu iki maddedeki tespitler doğru mu? Doğru… O zaman mahalle dedikodusu yapıp, boş lafla zaman kaybedeceğinize, bu sorunları çözmeye zaman harcayın. İktidar bunu yapmıyor.
Hadi o Moody’s… Eloğlu, bizi de sevmiyor diyelim. Merkez Bankası’nın parasal sıkılaştırma uyarısına karşı Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi sıkılaşma ifadesine katılmadığını söyleyerek ne dedi?
“Merkez Bankamızın parasal sıkılaştırmaya yönelik söylemine ihtiyaç kalmadan, ekonominin önüne yeni daraltmalar getirmeden, enflasyonla mücadelede olumlu noktalara geleceğimize inanıyorum.”
Bu bir görüştür ve saygı duyulur. Ama bu karşı tezi savunurken ‘nasıl’ sorusunun yanıtını da hamasete bulaşmadan veriyor olmanız kaydıyla… Velhasıl kelam ne dışarıdakinin, ne içeridekinin uyarısını dikkate almıyor ve tek açıklamanız ‘bence’ tadında oluyorsa; bu sorunun kendisini ortadan kaldırmaz. Önce sorunu kabul etmek gerekiyor.
Birinci sorunumuz da sanırım İngiliz Akademisyen Patricia Fara’nın şu sözünde özetleniyor: “Mesele çözümü göremiyor olmaları değil, problemi göremiyor olmaları.”
Hacom problemi çok net görüyorlar, fakat çözmek üretmek işlerine gelmiyor.
Kendileri gibi düşünmeyenleri dışlayanlar gün gelecek dışlanacaklar. Adamlar ne kadar zorba. Bu arad siyasi görüş olarak taraf olmadığımı belirteyim. Şimdi sıra bankalar da, bankalara satışıliyor. Söz bitti bu yönetim için, Çetin bey söz.