Türkiye arka arkaya programlar açıklarken yaptığı patinaj ortasında zaman kaybediyor. Günlük gelişmeler ışığı altında bir o yana, bir bu yana savrulan görüntüsüyle, dışarıdan akıl bekleyen aymazlığıyla sorunları derinleştiriyor.
İşte tam da bu aşamada belki de dönüp eskiye bakmak gerekir. Türkiye’de öyle bir isim var ki; hayatı da ortaya koyduğu ilkeler de, kurduğu Milli Kalkınma Partisi’nin tüzüğü de bugüne ışık tutacak nitelikte. Atatürk Türkiyesi’nin bakış açısını yansıtan, akıl ve bilimi ortaya koyan, Atatürk hayranı bir insan olan o isim, Nuri Demirağ.
Haftanın bu son gününde sizlerle onun hayatından kesitler paylaşacağım. Çünkü Sivaslı bir Anadolu çocuğunun yaşamındaki bu detaylar sizleri belki hayrete düşürecek, belki de aradığınız çözüme ışık olacak. Ama tanımayanların hayıflanacağını şimdiden görebiliyorum.
1918 yılında, Maliye’nin Tatavla Şubesi’ni denetlerken işgalcilerin hakaretine uğradı. Memurluktan istifa etti. Yabancıların tekelinde olan sigara kağıdı işine girdi. İlk Türk sigara kağıdı yapımını başlattı. Ürettiği sigara kağıdına “Türk Zaferi” adını verdi.
1931 yılında, Asya’yı Avrupa’ya bağlayacak Boğaz Köprüsü projesini yaptı. 1933 yılında, Divriği’ye enerji sağlama planlarını yaparken (1966 yılında ele alınan) Keban Barajı projesini ilk kez dile getirdi. Bursa’da Sümerbank Merinos Fabrikası’nın yapımına başladı.
1936 yılında, Beşiktaş Nuri Demirağ Uçak Atölyesi’nin temeli atıldı. Divriği’de yapılacak olan fabrika için çalışmalara başladı. 1937 yılında, Karabük’te Demir Çelik fabrikasının yapımına start verdi.
1938 yılında, Türk Hava Kurumu, 65 uçak satın almak için sipariş verdi. Türk Hava Kurumu Nuri Demirağ’a verdiği uçak siparişini iptal etti. Olay mahkemeye yansıdı. İki ayrı bilirkişinin olumlu rapor yazmasına karşın THK uçakları almadı.
1939 yılında, İstanbul Teknik Üniversitesi bünyesinde bir Uçak Mühendisliği bölümünün açılması için öncülük etti. Türkiye’nin ilk yerli paraşüt üretimini gerçekleştirdi. 1941 yılında, ilk uçuşunu pilot olarak yetiştirdiği oğlu Galip Demirağ’ın kullandığı uçakta yaptı.
1942 yılında, yapımcılığını üstlendiği Sivas Çimento Fabrikası hizmete girdi. Hükümetten gereken desteği alamayan Nuri Demirağ’ın Divriği’de yapmayı planladığı Gök Üniversitesi, 100 bin kişilik Sanayi Kenti, Örnek Köy Projeleri kağıt üstünde kaldı.
1944 yılında, ürettiği Nu.D 38 adını taşıyan çift motorlu 6 kişilik yolcu uçağı yurt dışında büyük ilgi gördü. Dünya havacılığı yolcu uçakları A sınıfına alındı. Süreç içinde projelerinin bazıları hayata geçti; bazıları bütçesizlik nedeniyle ertelendi, bazıları da anlamsızca reddedildi.
Hikâyesinin en ilginç yanı ise ilk özel uçak fabrikasının sahibi olması… Şimdi Beşiktaş’taki Deniz Müzesi’nin olduğu yerde kurulu fabrikanın üretimi, bürokrasi kurbanı oldu. Gerekçesi ise uçak üretimin Türk Hava Kurumu dışında yapılamayacağıydı. Aslında Demirağ’ın hayatında bir çok zaman bürokrasi ile frenlenen bir özellik taşıyor.
Fabrikayı THK’ye devretmeyi önerdi. Personel olarak çalışmayı teklif etti. Tek istediği fabrikanın kapanmamasıydı. Çünkü mantığı şuydu: “Avrupa’dan, Amerika’dan lisanslar alıp tayyare yapmak kopyacılıktan ibarettir. Demode tipler için lisans verilmektedir. Yeni icat edilenler ise bir sır gibi, büyük bir kıskançlıkla saklanmaktadır. Binaenaleyh kopyacılıkla devam edilirse, demode şeylerle beyhude yere vakit geçirilecektir. Şu halde Avrupa ve Amerika’nın son sistem tayyarelerine mukabil, yepyeni bir Türk tipi vücuda getirilmelidir.”
Yani son derece özel bir insan. Ama 1945 yılında,siyasete atıldığında kurduğu Milli Kalkınma Partisi’nden bugün için alınacak çok ders var. “Ekonomik ve sanayi alanında kalkınmamış uluslar, siyasi bütünlüklerini de sağlayamazlar” dedi ve bu nedenle partisinin adını Milli Kalkınma Partisi koydu. 38 maddelik parti tüzüğü bugün bile önemini koruyor. İşte tüzükten seçmeler:
“Çeşitli görüşlere bürünerek soysuz bir ruh hali taşıyanlar, sözü ile işi arasında çelişki bulunanlar, ilkelerimize aykırı ve ülkenin zararına yabancılar çıkarına hizmet edenler, halk arasında kötü ad ve ünle tanınanlar, memurluk görevlerini kötüye kullananlar, benzer durumda olup katılmak ve yol göstermek yoluyla çıkar sağlamak zannı altında bulunanlar partiye alınmazlar.
(…) Öğrencilerin yetenekleri göz önünde bulundurularak her gencin eğitimine yeteneklerine göre yön verilecektir. Eğitimde uzmanlık ortaokuldan sonra başlayacak ve lise kısmına ilişkin gerekli bilgiler meslek dersleriyle birlikte okutulacaktır.
(…) Meslek okulları açılacaktır. Öğretmen kitlesine hak ettikleri en yüksek yer sağlanacak, aynı zamanda öğretmen kitlesi maddi refah bakımından geçim derdi düşüncelerinden kurtarılacaktır.
Devlet örgütü taklitler üzerine kurulmayıp gerçek gereksinimlere göre kurulacak, adama göre iş değil, işe göre adam ilkesi izlenerek devlet genel kadrosu ıslah edilecektir. Bürokrasi kaldırılarak halkın işi çabuk görülecek, işleri geciktiren ve karıştıranlar yetkin değilse, sınıf ve rütbesi indirilecek ya da işine son verilecektir. Kasıtlı, bilerek yapılmışsa şiddetle cezalandırılacaktır. (…) Paramıza değer kazandırmak yoluyla bolluk ve ucuzluk sağlamaya çalışacağız.”
Şimdi kalkınma adına çözüm arayanların, Nuri Demirağ’ın kurduğu bu partiyi, ondan da önemlisi ilkeyi incelemesini öneririm. O bir Atatürk hayranıydı. Onun çizdiği akıl ve bilim yolundan hiç dönmedi.
Bürokrasiye çok takıldı. Ama şunun altını çizmek gerekir. O dönemde takıldığı bürokrasinin şiddetinin, bugünkü devlet aklını devre dışı bırakan başı boşluktan hiçbir farkı yok. Yani herkes işine geldiği yerden laf çıkaracağına, aynı hataları yapmamanın derdine düşmeli.
Sizce de dünyanın yapay zekaları, dördüncü sanayi devrimini konuştuğu bir süreçte Nuri Demirağ’dan alınacak dersler yok mu?