Dünya ekonomisinin bambaşka bir sürece evrildiği süreçte, Türkiye’nin kalite merkezinden önemli bir çağrı geldi. Ama öncelikle şunun altını çizerek başlamam gerekiyor. Bu vurgular, Türkiye Kalite Derneği’nin (KALDER) Mükemmellik Maratonu başlıklı oturumunda yapıldı.
Kaliteden bahseden bir derneğin, önce kendi özeleştirisini yapması ve daha iyi noktaya gidebilmek için yol haritası oluşturması alkışa değer bir tavır. Zira bir dönüşümden bahsederken, kendi yapısını iyiye doğru sorgulayan bu yaklaşımın ülkede örnek olması gerektiğini düşünüyorum.
Zaten her birimin, her şirketin ve her bireyin kendisini sorguladığı nokta, gelişmenin başlangıç aşamasıdır. Bu nedenle KALDER’i kutluyorum. Gelelim bu toplantıda KALDER Başkanı Buket Eminoğlu’nun söylemlerine…
Eminoğlu, akıllı topluma yürünen bir süreçte, sürdürülebilir iş ve yaşam kalitesinin çok önemli olduğuna dikkat çekti. Bu dönüşümü sağlamanın da iki ana aktörü olduğunu belirtti. Gençler ve KOBİ’ler…
Son derece doğru bir tespit. Çünkü ülke nüfusunun önemli bir kısmını oluşturan gençleri bu hedefe yöneltmez, işletmelerimizin ağırlıklı bir bölümünü oluşturan KOBİ’leri de dönüştüremezsek, dünyayı akıllı topluma gittiği bir süreçte yakalamamız mümkün değil.
Nitekim Eminoğlu da bu görüşü destekleyen söylemlerde bulundu. “Akıllı bir toplum olursak teknolojiye yatırım yapar, geleceği kurgularız” derken eğitimden endüstriye evrilmemiz gereği de dikkat çeken bir uyarıydı.
Ülkenin rekabet gücünün artması ve sıçrama yapabilmesinin yolunun KOBİ’lerden geçtiğini ve yönetim kalitesini arttıran, kurumsallaşan, iç kalitesini yükselten firmaların dönüşümü yakaladığına şahit olunduğunu söyledi. Gençler için çözümler sunulması vurgusu da KALDER Başkanı’nın konuşmasında önemsediğim satır başlarından biriydi.
Yani bir hamaset içerisinde genç nüfustan bahsetmek yerine, bilgi kapasitesinden düşünsel gelişimi gerçekleştiren eğitime kadar bir anlayış ortaya koyulması gereği dikkate değerdi. Nitekim bu amaçla da Sürdürülebilirlik Akademisi’ni kurduklarını belirtti.
Ama bu konuşmanın içerisinde bir kaç vurgu var ki özellikle paylaşmaya değer ve neredeyse bir yol haritası niteliğindeydi. İşte o vurgular:
“Disiplinler arası çalışabilecek kalite mühendisleri yetiştirmeliyiz. Yaratıcılık için atölye çalışmaları yapmalıyız.
Akıllı toplumlar, akıllı sistemler talep eder.
Yetkin, yüksek standartlı değişim ve yayılımı mümkün, öğrenen, ekosisteminde kendini geliştiren bir STK yapısı kurmalıyız. Bu yolla topluma yayılmak ve birden fazla çözüm önerisi sunmak mümkün.”
Ne kadar doğru ve her biri üzerinde çalışılması gereken başlıklar değil mi? Bunun yaşam sanatını iyi icra etmek anlamına geldiği de çok açık. Fikir önderliğini büyük usta Tamer Levent’in yürüttüğü ‘Sanata Evet’ yaklaşımının, kaliteye önderlik edenlerin yaklaşımıyla bütünleşmiş olması esasen ülke adına bir umut ışığını da bize veriyor. Elbette bu umut, bu anlayışın geliştirilmesi ile mümkün.
Peki sorun nerede? Onun da yanıtını aynı toplantıda konuşan KALDER Danışma Kurulu Üyesi Dr. Yılmaz Argüden verdi. “Cumhuriyet tarihi boyunca hep niceliklerin peşinde koştuk. Kaç hastane, kaç okul yaptığımızı konuştuk. Oysa kalite niteliği barındırıyor.”
Gerçekten de bugün yaşadığımız sorunların temeline nokta atışı yapan isabetli bir bakış açısıydı. Çözümün ise kaliteyi kontrol etmek yerine, kaliteyi üretmekten geçtiğini belirtti. Bunun birim maliyet açısından firmalara da, ülkeye de kazandıracak bir yapı olduğu tartışmasız bir gerçek.
Argüden’in konuşmasındaki yine önemli bir çözüm önerisi ve tespit de şuydu: “Türk insanın aklı gözündedir. İyiyi görünce yayılımı hızlı oluyor.”
Demek ki ülkede kaliteyi sadece üründe değil, yaşama bakışta da aramamız gerekiyor. Kalitesizliği yayarsak bugün olduğu gibi avamlaşan ve kimseyi mutlu etmeyen bir fotoğrafın yaygınlaşmasına neden oluruz. Bir de tersini yaptığımızı düşünsenize…
Bilgilendirme: Dünkü ‘Yapay zeka ve gayrimenkul’ başlıklı yazım üzerine Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı Naci Ağbal’ın basın danışmanı aradı ve bilgi verdi. Gayrimenkul sektörünün temsilcilerinin geldiği bir proje nedeniyle bu algının oluştuğunu, Naci Ağbal’ın her alanda yapay zeka çalışmalarını desteklediği notunu iletti. Bu vesile ile ben de yazar sorumluluğu içerisinde sizlere bu bilgiyi aktarıyorum.