Televizyonun tek kanallı olduğu, antenle yayınların çekildiği yıllardı. Evlerin balkonlarında ya da damlarında insanlar, aşağıdan gelen sese göre ayar yapardı. ‘Çevir çevir…’ Kimi zaman da sorun yayından kaynaklanırdı ve ekranda şöyle bir yazı belirirdi: ‘Televizyonlarınızın alıcısıyla oynamayın.’
İşte bugünlerde ekonomi yönetiminin dolar ile ilgili gelişmelerdeki tavrı da buna benziyor. Sihirli kelime algı… Bugüne kadar ekonomiyi kumardan ibaret zannederek, sonsuz bir para kaynağı bulduğunu zannederek yöneten bir yaklaşım, son gelişmeleri de tamamen bir algıdan ibaret olarak sunuyor.
Oysa dün nasıl bir algı yönettilerse, bugün de ters algıyla yönetebileceklerini düşünüyorlar. Halen ekonominin sonuçlarının yapılanlar ve yapılmayanların çıktısı olduğunun farkında değiller. O gün bir algı yönetimi yapılabiliyordu. Çünkü geleceği satmak uğruna, finans adı altında ülkeye giren paralar, finansman haline dönüşmese de, borç olarak haneye yazılarak, tüketime saçılıyordu.
O gün tüketime harcanan ve toprağa gömülenler, bugün açığın büyüdüğü, paranın kıtlaştığı ortamda, katlanarak fatura olarak önümüze çıkıyor. İşin daha gribi de en yetkili ağızlar tüm yaşananları algı yönetimi olarak nitelendirip, seçim sonrası için muhalefet partisiymişçesine yapacaklarını anlatıyorlar. Aslında ortada bir algı yönetimi varsa tam da bu…
Algı yönetmeye çalışan iktidar bununla da kalmıyor. İngiltere’ye yapılan ziyaretten sonra ortaya çıkan olumsuzluklar, içeriğini tam bilemediğimiz başlıklarda ne konuşulduysa fren tutmaz bir araç gibi önümüzden geçip, gidiyor.
Tek yapılan ise, yaşananların ‘dış güçlerin oyunu’ olarak açıklanması. Peki bunun doğru olduğunu bile kabul etsek, şu sorunun yanıtı yok. İngiltere’de ne oldu da bu dış güçler harekete geçti?
Esasen bu sorunun yanıtını dış basında buluyoruz. Ama bunların kabul edilmesi söz konusu bile olmadığından, ‘eyler’ eşliğinde bir takım söylemleri dinleyip, Merkez Bankası’nın arka arkaya yaptığı müdahalelerin gölgesinde yaşananların boyutunu anlamaya çalışıyoruz.
Dikkatinizi çekerim, yaşananların boyutunu… Çünkü bu ekonomik tablo ve yapı içerisinde bunları yaşamamız zaten kaçınılmazdı. Fakat İngiltere’de ne oldu da süreç hızlandı? Kritik konu bu…
Yaşananların birilerinin seçime etki etme isteği olarak açıklamak mümkün değil. Zira ne olduysa İngiltere yolculuğunun ardından işler tersine döndü. Mesele sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları olamaz. Keza tavır olarak bilinmez bir şey söylemedi.
Tüm dünya bu kuru söylemleri daha önce de duydu. O zaman geriye tek bir seçenek kalıyor. Oradaki toplantılarda bilmediğimiz ve Türk kamuoyuna açıklanmayan bir şeyler olmuş olmalı.
Öyle olmalı ki, Merkez Bankası Başkanı Çetinkaya ile, Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Şimşek, önümüzdeki hafta tekrar İngiltere’ye gidiyor. Pazartesi günü burada finans kuruluşları temsilcileri ile görüşüp, ertesi gün de Londra’da yabancı fon yöneticileriyle bir araya gelecekler. Tam olarak ne konuşulacak? Ne düzeltilmeye çalışılıyor? İşte doların kaç olduğundan çok bunun yanıtını merak ederseniz; meseleye doğru yaklaşmış olursunuz.
Aksi takdirde bu ekonomik tablo içinde doların TL karşısında değer kazanması zaten kaçınılmazdı. Kritik soru doların kaç TL olduğu değil; neden İngiltere yolculuğundan sonra bunların olduğu ve neden tekrar İngiltere’ye gidildiğidir.