İnsanın bir proje ya da çözüm üretirken, biriktirdikleri ve aklındakileri çok önemlidir. Çünkü o çerçevede meseleye yaklaşır; ona ulaşacak arayışlar içinde olur. Bu nedenle bir meseleyi sorun olmaktan çıkarırken, en az 180 derecelik bir açı içerisinde bakmak gerekir.
Elbette bunun da bir sınırı var. 360 dereceye geçerseniz, yine olduğunuz noktada kalırsınız. Çok güzel bir söz vardır: ‘İnsanın fikri neyse zikri de odur’ diye… Sanırım bunun en güzel iki örneğini dün itibariyle ekonomi konusunda yaşadık.
Bunlardan birincisi ve en önemlisi, sıkışan ekonomi karşısında tüm kurmayların Beştepe’de bir araya gelmesiydi. Açıkçası çok ümitlendim ve buradan çıkacak sonuçları merakla beklemeye başladım. Toplantı sonrasında yazılı bir açıklama yapıldı.
Metni önüme alıp okumaya başladığımda, sorunların tek tek dizilip, ‘nasıl’ sualinin yanıtı olmadan ‘cek cak’ ile durum tespiti yapmaktan öteye gitmediğini görmek beni üzdü. Fakat içlerinde tek bir somut adım vardı ve o da muhtemelen fikir zikir denkleminin sonucuydu.
“Bankalara, ekonomimizin en önemli itici güçlerinden olan gayrimenkul sektörüne yönelik kredilerde kolaylık sağlamaları tavsiye edilmiştir.” Bunun tavsiyenin çok ötesinde bir yaklaşım olduğundan şüphem yok.
Lakin gelinen noktada halen milyonları toprağa gömmekten vazgeçilmeyen bu yaklaşımın terk edilmediğini görmek üzücü. İnşaat ve gayrimenkul sektörü elbette önemli. Çarpan etkisiyle bazı sonuçlara alınabilir. Fakat Türkiye’nin ekonomi kurmayları, bunca dert içinde, sadece gayrimenkul sektörüne yönelik somut adım atıyorsa, tek bir ders bile alınmadığını gösterir.
Yine istihdam yaratamayan ülkenin, çareyi herkesi girişimci yapmak gibi bir hastalığı olduğunu biliyoruz. Oysa sahaya sürdüğünüz yanlış bir girişimci ordusu, nitelikli işletmelerinizin de zarar görmesine neden oluyor.
Buna rağmen yanlışın sürdüğü açık. Bununla ilgili bir ‘yaklaşım farklılığı olmuş mudur’ diye ümitlenirken, sorunun çok daha derinlerde ve konuyu okumaktaki hatada olduğunu görmek rahatsız ediciydi.
Başbakan Yardımcısı Fikri Işık, Apple’ın cirosunun Türkiye’nin toplam iktisadi büyüklüğüyle yarışacağına dikkat çekerek, bunun girişimcilik ruhunun bir sonucu olduğunu söyledi. Demek ki hata daha derinlerde ve zihinlerde…
Çünkü o firmayı bugün Türkiye’yi içine alacak şekle büründüren bir girişim olması değil, bir fikri ve projesi olmasıdır. Bu fikrin endüstriyel hale gelmesi de, yine süreç içerisinde klasik girişimcilik yaklaşımlarını zorlamanın bir sonucudur.
Fakat böylesine net ve sürecini tüm dünyanın yakından bildiği bir başarıya bile, dükkan açıp tabela asmakla elde edilebilecek bir başlık olarak görmek, zaten neden bir girişimci mezarlığı haline gelmemize neden olan politikalar uygulandığının deşifresi niteliğindeydi.
Velhasıl kelam, Türkiye sınavını olduğunu fark etmiş, ders çalışması gerektiğini biliyor; ama zaman kalmayınca da aklındakileri cevap anahtarına geçiriyor. İşte o zaman da boya dökülüyor.