Cumhurbaşkanı Erdoğan, yine faizle ilgili bir çıkış yaptı. Yetki alması halinde faize neler yapacaklarını herkesin göreceğini söyledi. Bunu değerlendirmeden önce kritik bir soruyu ortaya koymak gerekiyor.
Madem bir fikir değişikliği yok; İngiltere’deki çıkışının ardından Şimşek ve Çetinkaya’yı neden apar topar Londra’ya yolladı? Bu iki kurmay ne söyledi de; piyasalar beklemeye geçti? Muhtemeldir ki faiz artışı sözü verdiler. Çünkü hemen akabinde dolar fren yaptı; Merkez Bankası faizleri arttırdı. Lakin gözüken o ki, bu da yeterli gelmedi.
Çünkü doların çıkmasının tek nedeni faizler değil. Türkiye’de bizzat iktidarın politikalarıyla dağıtılmış ekonomik yapı. Nihat Zeybekçi, güçlü refleksler verebilen bir ekonomi olduğumuzdan bahsediyor ama bu savaşın takati yerinde askeri kalmadı. Komutanlar cephe savaşına girmeye niyetlendiyse bilemem.
Zira savaşı askerler kazanır; komutanlar övünür. Bizde komutanlar askerleri yıllarca periÅŸan etti; savaÅŸamaz duruma getirdi; ÅŸimdi onlardan zafer bekliyor. Bu bir vaka… Yani düşük kredili faiz verseniz bile, ortaya çıkacak baÅŸta dolar ve petrol maliyeti nedeniyle, yıllarca üretim yaptığına piÅŸman edilen ve dolar borcuna batırılan imalatçının açmazları büyük.
Peki düşük faizli kredi verilebilir mi? Şayet ekonominiz toparlanır ve artıya geçerse zaten faizler kendiliğinden düşer. Lakin bu aşamada bile dünyadaki koşulları görmezden gelemezsiniz. Ben söylemiyorum; ekonomide yeni model planını anlatan Maliye Bakanı Naci Ağbal diyor.
FED başta olmak üzere dünyada faizlerin artacağı bir döneme girdiğimizden söz ediyor. Peki tüm dünya faizleri arttırıp, korumacılığa yeltenip, parayı kısıtlayıp, kendine saklayıp, ihracat alanlarında da güçlükler çıkarttıktan sonra faizi nasıl düşüreceksiniz; düşen faizle hangi pazara yönelik üretim bekleyeceksiniz?
Bağımsız bir ekonomi anlayışına sahip olmak başka, dünyanın kendi etrafında döndüğünü zannetmek başka. Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyanın Türkiye’nin, hatta kendisinin etrafında döndüğünü düşünüyor.
İngiltere macerasını yaşadıktan sonra da insanın aklına iki ihtimal geliyor. Ya finans kesimleri tamamen yüzümüze kapıyı kapattılar ya da hükümet dışarıya başka, bize başka konuşuyor. Nereden bakarsanız bakın, ortada bir aldatmaca ve finans problemi var.
Peki her şeye rağmen, diyelim ki yetki tekrar Erdoğan’a verildi ve o da ekonomik gerekçelerle değil; inat uğruna faizi aşağıya çekti. Bunun sonuçları ne olur? Faiz aşağıya ekonomik gerçekler zorlanarak çekildiği için dolar patlar; dolar enflasyonu tetikler; enflasyon da üç haneli faizleri kısa süre içerisinde önümüze koyar.
Yani reel sektör bu durumda da bırakın yatırım yapmayı; ancak batar. Demek ki mesele tek başına faiz oranı değil. Ekonominizde iyi ders çalışmanız lazım ki, orada geçmişe yönelik karne Spor Toto’yu aratmıyor.
Geleceğe yönelik yatırımı özendirici krediler verebilirsiniz. Burada da Hazine’nin çok güçlü olması ve tüm hasarı karşılaması, yani sübvanse etmesi gerekiyor. Böyle bir kullanılabilir rezerv olmadığını biliyoruz. Kontrolsüz para basmaya kalksanız; zaten oyun biter.
Öyleyse öncelik faiz deÄŸil. Sürdürülebilir, gerçeklere dayanan ve elbette üretimi esas alan bir ekonomik model oluÅŸturup, faiz gibi detayları bu yolculuk sırasında yönetmek. Zaten eksiden artıya dönen bir model yaratabilirseniz, ortada faiz sorunu da kalmaz, enflasyon da… Hatta artı verme durumunuzda dolar riski de…
Lakin hamaset kokan, kulaktan dolma bilgilerle, faizi düşürüp ulufe dağıtır gibi kredi dağıtarak ekonomiyi kalkındıracağınıza inanıyorsanız, derse ABC’den başlamak gerekiyor. Sözün özü şu: Bence de faizler düşmeli; ama doğru bir ekonomik model yarattığınız için.
Bence de faiz arttırırken dikkatli olunmalı; faiz sarmalına girmemek için. Hiçbir şey yapmayıp; parti yönetir gibi baskıyla ekonomiyi yönetmeye kalkarsanız; ilk darbeyi ekonomiden yersiniz ve bunu da dış güce bağlayan bir yaklaşımınız olduğu için, sorunun bizzat ekonomi yönetiminden kaynaklandığını görmezsiniz.
Bugünkü gerçekler, plansızlık ve fotoğraf içerisinde yapılan faiz çıkışının tek anlamı var. İktidar faizle Rus ruleti oynuyor. Tek fark; silahın tamamı dolu.