Trafik kazaları ülkemizde yaşanan en kronik sorunlardan biridir. Her yıl çok sayıda yurttaşımızı bu kazalarda kaybediyoruz. Fakat bir de yaralananlar var. Bunların da önemli bir bölümünü, kaza anında değil, iyi niyetle yapılan müdahaleler sırasında sorunlu hale getiriyoruz.
Çünkü ülkemizde ambulans beklemek gibi bir alışkanlık yok. Hatta bu işi o kadar benimsememişiz ki, TV dizilerinde bile kimsenin aklına ambulans çağırmak gelmiyor. Niyet belki iyi, ama verdiği zarar büyük oluyor.
İşte ekonomide de böyle bir durumla karşı karşıyayız. Son dönemde artış hızını arttıran ve artmaya da devam edeceği belli olan enflasyonla ilgili, ekonomi yönetimi çare arıyor. Fakat bir soruna çare bulabilmeniz için önce onu doğru tanımlıyor olmanız lazım.
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi… Enflasyon sorunuyla mücadele edildiÄŸini ve edilmeye devam edileceÄŸini açıkladıktan sonra, akıllara durgunluk veren tespitini paylaÅŸtı. Enflasyon, üretim ve arz eksikliÄŸinden kaynaklanıyormuÅŸ.
Åžimdi yaklaşım bu olunca, trafik kazalarındaki gibi insanın ‘dokunma’ diyesi geliyor. Çünkü o kadar yanlış bir tespit ki… Enflasyon dolar kurundaki artış, girdi maliyetlerindeki yükselme, petrol fiyatlarının artması, plansız ekonomi gibi bir çok nedenle artıyor.
Ve sayabileceğimiz nedenlerin hiç biri üretim ve arz eksikliği değil. Üretememe problemi olan alanlar var. Ama sorun arz eksikliği asla değil. Zira orada da ithalat faktörü devreye giriyor. Zaten kapasitesini tam kullanamayan bir imalat gerçeğiyle karşı karşıyayız. Buna ister fabrikalar açısından bakın, isterseniz tarla açısından; durum değişmez.
Sadece bizde değil, bugün resesyon tehlikesiyle karşı karşıya kalan tüm dünya ekonomisinde arz fazlalığı sıkıntısı birinci dereceden problemdir. Çünkü 2 binli yıllarda parasal genişlemeyle birlikte, talebe uygun üretim, arza tüketim yaratmak, bunu da kredilerle finanse etmek üzerine kurgulandı.
Bu iştah, ‘nasılsa tüketiliyor’ anlayışla bağdaşınca kapasite artırımlarını beraberinde getirdi. Süreç içinde 2008 krizi ve sonrasındaki parasal daralmanın tetiklediği konjonktür ise, dünya üretim sektörü açısından doldurulamayacak arz sorununu ortaya çıkardı.
Günümüzde tüm dünyada bu nedenle firma evliliklerinin ya da iflasların yaşatacağı işsizlik endişesi, birinci dereceden sorun olarak tartışılıyor. Türkiye’deki durum ise daha farklı. Ya üretmekle ilgili bir sıkıntı var ya da üretebilenin kapasitesini dolduramadığı için birim maliyetlerle ilgili bir açmazı mevcut.
Şimdi siz teşhisi böyle koyar ve gelişi güzel yatırımı teşvik ederseniz, güç bela ayakta duran firmaların da batmasına neden olursunuz. Zira Türkiye’yi dünyadan ayıran bir de plansız ekonomi gerçeği var.
Ayrıca üretici enflasyonu ile tüketici enflasyonu arasında açılan makas, daha fazla üretimin belki fiyatların artışının engellemesi sonuca ışık yakar, ama ardından da büyük iflaslarla hem üretim dışı kalma, hem de patlayan bir işsizlik yaşama riskini önünüze koyar.
Eğer çözüm burada görülüyorsa, tek söylenebilecek söz ‘eyvah eyvah’tır. Bastırılmış kur ile üreticiyi dün ithalata kurban edenler, anlaşılıyor ki şimdi de kapasite arttırarak hiç üretemez hale getirecekler.
O zaman da insanın aklına trafik kazalarındaki yaralı kurtarma eÄŸilimi geliyor. Ellemeyin yaralı felç olacak. Dedim ya, dokunmayın daha iyi… Ä°yi niyetle Türk reel sektörünü engelli hale getireceksiniz. Ä°nsan ekonomiyi yönettiÄŸini söylüyorsa, en azından biraz dünyayı okur, ülkesinin gerçeklerine göz atar deÄŸil mi?