Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, piyasada gözle görülür bir yavaşlama olduğunu söyledi. Oysa bu yavaşlama yükselen sinyallerle neredeyse son 4 yıla damga vurmuş vaziyette.
Yaşanan bir çalkantıyı bugün dile getirmenin açıkçası kimseye faydası yok. Sinyaller ilk gelmeye başladığında konuşursanız önlem alırsınız. Fakat iş işten geçtikten sonra ancak durum tespiti yapmakla yetinirsiniz.
İlk ipuçlarının ortaya çıkmaya başladığı günlerde, o dönem yaptığım TV programında her ay konuğum olan İstanbul Gıda Toptancı Tüccarları Derneği eski Genel Sekreteri Bülent Baykal defalarca uyardı: “Dipten bir uğultu geliyor ve bunun sonu iyi olmayacak. Ödemeler zinciri büyük ölçüde kırılmaya başladı” dedi.
Fakat biz depremleri, krizleri ve hemen hemen her riski gerçekleştikten sonra konuşmayı alışkanlık haline getirdiğimiz için, problemler yaşandığında çözümlere ulaşmamız da kolay olmuyor.
Bugün piyasada yaşananların temelinde ne var? Para yok… Aslında o para hiçbir zaman olmadı. Kendi kendimizi kandırıyoruz. Parasal genişlemenin olduğu yıllarda bile piyasada paranın adı evraktı. Yani çek ve senet…
Hiç kimse birbirine nakit ödeme yapmıyordu. Sorunlu evraklar vadesinde yenisiyle değiştiriliyor; piyasa kendi içinde vadeleri uzatarak sorunu öteliyordu. İddia ediyorum bugün bile piyasadaki çek ve senet miktarını, altını çiziyorum miktar olarak bilen yoktur. Adet olarak bilebilirsiniz; ama miktar olarak bilemezsiniz.
Çünkü herkes adeta Merkez Bankası imiş gibi, üstelik karşılıksız para basmayı alışkanlık haline getirmişti. Çeklere kısıtlı bir banka karşılığı olmadan yazılan rakamlar, kırtasiyeden aldığınız senetlerin üzerine düzenlenen alacaklar hiçbir zaman, Maliye Bakanlığı dahil kimse tarafından önemsenmedi.
Fakat bugün gelinen noktada piyasanın birbirini çevirme gücü kalmadığı, vadelerin ortalama 20 aylara çıkarak tahammül edilemez sınırlara geldiği, dolardan devalüasyon yendiği gerçeğiyle bu meseleyle yüzleşmek zorunda kaldık.
Bir tarafta fiyatlara yansıtılamayan üretici enflasyonu, öte tarafta ihracatta yüzde 75’lere vuran enflasyon ve düşen karlılık, artık sistemi döndürülemez noktaya getiren başlıca unsurlar oldu.
Şimdi TOBB Başkanı bu uyarıyı yapıyor; ama araç devrildikten sonra bunun kime ne faydası var? Eğer biz KHK’lara kadar iflas ertelemeleri, bugün konkordatoları konuşuyorsak, bu hesapsız kitapsız yapılan açılmanın neticesini yaşıyoruz demektir.
Oysa senetlerin bugünkü haliyle düzenlenemediği, çeklerin bankada karşılığı olarak, üzerinde sabit rakamların olduğu, isme yazılı ve yüzde 100 teminatlı bir ortama geçmemiz gerekiyor. Aksi takdirde bugünkü evrak düzeni içerisinde problem aşılamaz noktada.
Hatta bir adım öteye geçildi ve eski cari hesaplar, kayıt dışı işlemleri ve alacakları da besleyecek ölçüye geldi. Daha kötüsü, bir dönem herkesin canını yakan, sonrasında engellenen çek/senet mafyasının yeniden filizlenmesi riski ile karşı karşıyayız.
Ve ne yazık ki tüm bunların gerçek sebebi, sorunu küçükken görmezden gelip, başarılı ekonomi palavraları gölgesinde kendi gerçeğine yabancılaşarak problemi yok saymaktan kaynaklanıyor.
İstatistiklere bakarak karşılıksız çeklerin düştüğüne kendinizi inandırırsanız, piyasadaki daralmayı görmezseniz, ödemeler zincirinin kırılmasını yok sayarsanız bugün geldiğiniz noktada ancak çalkantıdan bahsedersiniz.
Eğer Türkiye’de reel sektörünü evrak gerçeği üzerinde tartışmıyorsanız; ne sorunu anladınız demektir; ne de çözüme niyetiniz var anlamına gelir.