Bir ekonominin ayakta kalabilmesi, kasasına artı para koyması, ancak gelirlerinin giderinden çok olması ile mümkündür. Bunun dışında ortaya çıkan her sonuç, şayet kurguyu değiştirecek bir şey yapmıyorsanız iflas ile sonuçlanır.
Bir şirket düşünün ki satışlarını sürekli arttırsın; ama buna karşılık gelirleri düşsün. Yine bir şirket düşünün ki alımları azalsa da, ödediğini maliyet sürekli artış göstersin. Sizce böyle bir yapının sonu ne olur?
Şayet mali tablolarını ciddiyetle takip etmiyorsa iflasla sonuçlanacak bu hadise, ticaretinin de açık verdiği bir fotoğraf sergiliyorsa gizli iflasa sürüklenen, hatta gizli iflas içerisinde olan bir yapıyı önümüze koyar.
Türkiye’nin son dönemde en önemli övünç meselesi ne? İhracatta, Cumhuriyet tarihinin rekorunu arka arkaya kırıyor olmak. Zaten iktisat tarihiniz açısından bir önceki dönemden 1 dolar öteye gittiyseniz, bundan daha doğal bir sonuç olamaz. Yani her 1 dolarda rekoru kırarsınız.
Fakat bu rekor size gün sonunda para kazandırır mı, tartışılır. Åžimdi ekonomi kurmayları ve ihracatçılarımız yıl sonu gelmeden 11 ayda 154 milyar doları, 12 aylık zaman dilimi içinde de 168 milyar doları aÅŸtığımızı açıklıyor. Güzel mi; elbette güzel…
Fakat mesele dış ticaret dengesi açısından baktığımızda problem büyüyor. Bunu ısrarla görmezden geldikleri için, ben de ısrarla hatırlatmaya devam edeceğim. Çünkü görmezden gelinen bu durum Türkiye ekonomisini iflasa, görmezden gelindiği için de hızla gizli iflasa sürüklüyor.
Ekim ayı itibariyle dış ticaret açığı yüzde 93,8 azaldı. Düz mantıkla bakarsanız iyi bir ÅŸey. Yine ekim ayı esas alındığında Ocak – Ekim 2018 döneminin açığı ne kadar? 51,6 milyar dolar… Ekim sonuna baktığınızda dolar / TL kuru 5,60 seviyesinde. Yani ihracatçının 3,5’lardan çıktığı için avantaj saÄŸladığı düşünülen bir durumda.
Aynı ayın diÄŸer verilerine bakalım. Ä°hracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 97,2… Normal ÅŸartlar altında Türkiye’nin para basıyor olması lazım. Peki bu durum üretim yapımızda bir deÄŸiÅŸikliÄŸe için mi ortaya çıktı? Hayır…
Üretim için ithalat yapmadığımız, belki de üretim gerçekleştirmediğimiz için. Çünkü iç tedarik yoluyla imalat gerçekleştiremediğimizi ve bu konuda bir düzelme olmadığını biliyoruz.
Peki böylesi bir dönemde, yani ihracatımızın yüzde 15,7 yükseldiği, ithalatımızın da yüzde 26,2 düştüğü bir ortamda kazanç miktarımız ne? İhracattaki 1 birimdeki kazancımız, daha çok mal satmamıza rağmen yüzde 2,3 azaldı. Daha az mal almamıza rağmen de 1 birim ithalattaki giderimiz yüzde 3,4 arttı.
Yani dış ticarette açık kapatmak adına işleri tersine çeviriyoruz; daha çok mal satıp birim başına daha az para kazanırken, daha az mal alıp, birim başına daha çok para ödüyoruz. Daha kötüsü bununla ilgili hiçbir kaygı taşımıyoruz. Sorarım size bu gidiş, gizli iflas değil de nedir?