Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu Başkanı Bendevi Palandöken, esnafın elektronik ticaret konusunu ciddiye alması gerektiğini söyledi. Bunun hem rekabetçilik, hem katma değer, hem de gelişim açısından kritik önemde olduğunu ifade eden Palandöken’e katılıyorum.
Nitekim dünyadaki 1 trilyon dolarlık değere ulaşma yarışmasında, ikinci sırada ipi bir e-ticaret platformu olan Amazon’un göğüslemiş olması da, bu konuda ticaretin nasıl şekillendiği konusunda bize fikir veriyor. Dünyada 630 milyar dolar ticaret hacmini aşan alanda Türkiye, TÜBİSAD Raporu’na göre 42 milyar TL’nin biraz üzerinde bir noktaya ulaşmış vaziyette.
Artıştaki yüzde 37’lik oranlar memnuniyet verici olsa da, bunda piyasanın halen çok bakir olmasının etkisini de göz ardı etmemek gerekir. Reel sektöre döndüğünüzde e-ticaret konusunda belli bir fikrin oluştuğunu gözlemliyoruz. Lakin bunun yeterince ciddiye alınıp alınmadığı konusunda şüphelerim var.
Daha çok kurumsal internet sitesi ile karıştırılan, platformlarda geleneksel firmaların yer almakta tereddüt ettiği bu yapı, önümüzdeki süreçte bize büyük bir avantajı da kaçırtabilir. Konuyla ilgili radyo programıma konuk olan Naya Dijital Kurucusu Fatih Ayan ile tam da bu konuyu konuştuk.
Ayan, tüm süreci anlatırken önemli bir başlığın altını çizdi. Dedi ki, “bu tip satış noktalarını fiziki mağazalarınıza olan yaklaşımdan uzak tutmamanız gerekir.” Bence bu bakış açısı gerek konunun hak ettiği ciddiyetle değerlendirilmesi, gerekse de doğru adımlar atarak firmalara katkı sağlaması adına kritik bir özellik taşıyor.
Ali Baba’nın tüketici ve toptancı merkezli operasyonlarının dünya çapında geldiği noktaya baktığınızda, kriz süreçlerinde iyi okumamız gereken bir fotoğrafın olduğunu da anlıyoruz. Daralan pazar yapısı, artan rekabet ve yükselen maliyetler içerisinde, küçük ve orta boy işletmelerimiz bu alanı doğru kullanabilirlerse avantaj yakalayabilirler.
Ben teşvik sistemlerinin bu alana yönlendirilip, doğru danışmanlık hizmetleri verecek bir biçimde yeni bir yapılanma ihtiyacı olduğuna inanıyorum. Bazen minimum maliyetlerle, maksimum fayda sağlama adına doğru işler yapabilirsiniz.
İşte tam da öyle bir süreçteyiz. Zor bir döneme giriyoruz ve üretim yapabilme kabiliyeti açısından maliyet sıkıntıları olsa da, yetenek problemleri olmayan bir firma yapısına sahibiz. Öyleyse ilk planda üretileni satabilen firmalar yaratmalıyız.
Dünyadaki ekonomik daralmanın daha da büyüyeceğini, en azından korumacılığın artacağını düşünürseniz, duvarları kalınlaşan sınırları aşabilmenin yolu bu gözüküyor. Elbette sonrasında bilgi ekonomisine ve teknolojiye uyumları için çalışmalar yürütmeliyiz.
Lakin şu an için acil ihtiyaç, bu işletmelerin kapanmadan faaliyetlerine devam etmeleridir. Uzakdoğu’dan batıya kadar herkes e-ticareti kullanıyor ve önemli mesafeler kat ediyor. En azından TESK Başkanı’nın bu uyarısından yola çıkıp, bazı yapılanmaların yolunu açalım.
Cadde ya da AVM olarak nitelendirilebilecek yerli satış platformlarının gelişmesi ve pazarlanması bakımından dünya ölçeğinde çalışmalar yapalım. Ama tüm bunları yaparken ekonomi yönetiminden KOBİ’ye, bu alanda çalışacak profesyonellerden esnafa kadar tek bir bilinç yaratalım.
Zira ülkenin büyük bir çoğunluğu internet üzerinden olduğu için meseleyi ciddiye almıyor ya da genç kuşakların oyalandığı bir oyun zannediyor. E-ticareti oyun gibi algılar ya da ciddiye almazsanız, yarın o platformlarda yer alabilmek için büyük bedeller ödersiniz.