Türkiye’nin otomotiv macerası dillerde. Sürekli bir babayiğit arama kıvamında kendi otomobilimizi yapacağımız konuşulurken, aslında dünyada iş yapmamış bir modeli ve teknolojisini yerli üretim diye bize anlatanları dinliyoruz.
Oysa hayal ile hayalperestlik arasındaki farkı ortaya koyan bilime ve kendi insanınıza olan inancınızdır. Çareyi dışarıda eski modeller üzerinde arayıp, sonuçta ortaya bir şey çıkarsa da ‘biz yaptık’ demede arıyorsak vay halimize…
Ürettiniz; peki sonra ne olacak? Daralan dünya otomotiv pazarında istenen hacim yakalanamayınca ‘bizi sevmedikleri için almıyorlar’ gibi sudan bir bahaneyi konuşmaya başlayacağız.
Eğer gerçekten bir otomobil üreteceksek, bunu babayiğit arayarak modası geçmiş ürünlerle yapmayalım. Geleceğin teknolojisini barındıran, geleceğin otomobilleri için para harcayarak hayata geçirelim.
Bakın ekonomi yönetimimiz dışarının çakma modelleriyle ‘yaptık oldu’ tadını yakalamaya çalışırken, Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde bir grup genç umut gibi doğdu.
“Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde eğitim gören 7 öğrenci 3 yıl önce bir araya gelerek K-TECH TEAM isimli takımı kurdu. Öğrenciler daha önce geliştirdikleri araçla Türkiye üçüncülüğü kazanarak Londra’da Türkiye’yi temsil etti. Dünya 8’incisi olan öğrenciler bu yıl da tekrar 4 tekerlekli bir araç yaptı. Kilometrede 1 kuruş yakan çevre dostu hibrit araç geliştiren öğrenciler araca ‘Yavuz’ ismini verdi. Öğrenciler geliştirdikleri araçla 2018’de Londra’da düzenlenecek yarışmada dünya şampiyonluğunu hedefliyor.
Günlük araçlardan farklı olarak araçta hiçbir fosil yakıt kullanılmıyor. Tamamen hidrojen ve batarya üzerine hibrit şekilde tasarlanmış bir araç. Normal araçların hızı ile hemen hemen aynı hızlara çıkabiliyor. Maksimum hızı 160 -170 kilometre civarında. Yaklaşık olarak bir tüp hidrojenle 600- 700 kilometre civarında yol yapılabilir. Kilometrede yakıt tutarı yaklaşık olarak 1 kuruşa denk geliyor.”
Şimdi boş hayallere ve çöpe gidecek modellere para yatırmayı bırakıp bu genç uşaklara sahip çıkın. Gerçekten niyetiniz Türkiye’nin otomobilini üretmesiyse, aklın yolu bunlar ve belki de onlar gibi yüzlerce Türk gencine inanmaktır.
Peki niye sahip çıkılmasını istiyorum? Olay beni çok eskilere götürdü. Bir gazeteci olarak STK’larda gönüllü görev yapmayı severim. 2005-2006 döneminde de Uluslararası Patent Birliği’nin İstanbul Şubesi’nin kurucuları arasındaydım ve Başkan Yardımcısı olarak görev yapıyordum.
Adnan Kahveci’nin eski Bakan Danışmanı Erdoğan Kutlu’nun önderliğinde ve başkanlığında üniversiteleri kapsayan bir proje yarışması gerçekleştirdik. Orada birinci olan genç bir kardeşimiz vardı. Robotik teknolojiyle robot askerler yapmıştı.
Robot asker paraşütle atlıyor ve buna ateş açan teröristlerin koordinatlarını tespit ederek, yanlarına gidip kendini imha ediyordu. O yıldan beri verdiğimiz şehitlerimizi düşünün. O süreçte hiç kimse, ama hiç kimse bu proje ile ilgilenmedi.
Genç dostumuza ABD’den teklif geldi. Çok vatansever bir çocuktu ve gitmedi. Gidebilirdi de… Kim suçlayabilirdi? Burada kaldı; İTÜ’de Hezarfen Grubu’nu kurdu. 2011 yılında Amerikan Havacılık ve Uzay Enstitisü ile Amerikan Astronomi Topluluğu tarafından ABD’de düzenlenen Mikro Uydu Yarışması’nın dünya birincisi oldular. İTÜ Hezarfen Takımı’nı o süreçte TV programıma da konuk almıştım. Kaçınız haberdar?
Arzu edenler için linkini de vereyim: https://www.youtube.com/watch?v=IQ1oVOHxCgE
Daha acısı da bir Türkiye manzarasını ortaya koyuyordu. Bu gençler projelerini tecrübe ederken, rakipleri gibi bire bir indirme yapma şansını bulamamıştı. İTÜ’nün damından indirip tecrübe ettiler ve zamanın rektöründen de fırça yediler.
Ben bu toprağın insanına, gençlerine çok güveniyorum ve yetkililere sesleniyorum. Eğer siz de güveniyorsanız hiç olmazsa saçma sapan hayaller peşinde koşmak yerine Karadeniz Teknik Üniversitesi’ndeki bu uşaklara sahip çıkın.