Bütün ekonomik kaygılarını seçimleri atlatmak üzere kurgulayan Türkiye’de bir tarafta bol keseden para dağıtılacağı söylemleri, öte tarafta kredilerin yapılandırılması konuşuluyor. Bankalara bu konuda baskı yapılıyor ama, nedense çek karneleriyle ilgili ‘çıt’ yok.
Herkes ekmek doğrar gibi çek keserken, bir bankanın çek defterindeki, yaprak başına sorumluluğu da arttırıldı. Bin 60 TL’den 2 bin 30 TL’ye çıkarıldı. Ne güzel memleket değil mi? Çek karnesi verirken neredeyse kredibiliteyi yok sayacak kadar rahatlık, üzerine 500 bin TL yazıp ödemeyenin asgari ücret kadar borcuna teminat…
Neyse ki piyasa artık çek almamaya çalışır hale geldi; ama pratikte bu ne kadar mümkün oluyor, o da tartışmalı. Bu konuda son derece ısrarlıyım ve zaman zaman da yazılarımda dile getiriyorum.
Para basmadığını iddia ederek övünen iktidar şu an piyasadaki çek ve senet üzerindeki miktarın ne kadar olduğunu açıklayamaz. Senet daha da vahim durumda. Çünkü bir kırtasiye mesafesinde.
İç piyasada ödeme dengeleri tamamen bozulmuşken, dışarıda da birim bazında kazanç azalıp, gider artıyor. Konkordatolar mı? Onlar konuşulmaz oldu; ama saatli bomba gibi tedarikçi ve alt üreticilerin patlama riskini kuvvetlendiriyor.
Fakat bu da önemli değil. Çünkü cari açık hızla daralıyor. Yani okulları kapatıp, Milli Eğitim Bakanlığı’nı çok güzel yöneteceğini iddia edenler gibi, emin olun seçimlere doğru bununla da övünmeye başlayacaklar.
Oysa Kasım 2018 itibariyle 33,9 milyar dolara gerileyen cari açık büyük bir alarmın habercisi gibi. Elbette doğru işleri yapmış olsaydık cari açıktaki daralma hepimizin sevineceği bir haber olurdu.
Lakin ortadaki durum Türkiye’nin ihracat patlamasını stoktan yaptığını ve yeniden üretmekle ilgili çok büyük bir problem yaşayacağını her ay bize tekrar tekrar kanıtlıyor. İthalat yapamadığı ve dış ticaret hacmi düştüğü için daralan cari açık ise tehlike sinyalleri vermeye devam ediyor.
Şayet bu konuyla yüzleşilmezse, ki öyle bir ümit gözükmüyor, önümüzdeki aylarda bu cari açık oranları daha da daralacak ve çarklar duracak. Bu da yeni kepenk kapatmaları gündeme getirip, işsizlik fırtınasının şiddetini arttıracak.
Ekonomi yönetimi bu konuyu ısrarla görmezden gelirken, hiçbir şey yapmadan düşürdüğü bu açık konusunda da övünmeyi tercih ediyor. Tehlike gerçekten büyük; ama kulaklar sağır olmuş; kendimizi kandırmak daha kolay ve cazip geliyor. Tıpkı fıkradaki gibi:
“Karayolunda yanlış yönde ilerleyen bir sürücü radyoyu açar ve karayollarında bir arabanın yanlış yöne girdiğini, büyük tehlike yarattığını duyar. Bu durum karşısında şöyle tepki verir: Bir araba mı? Hepsi yanlış yönde yahu!”