Ceviz kabuğunu doldurmayacak konuların tartışıldığı, ama çözüm de getirecek gerçek meselelerin yok sayıldığı bir ülkede yaşıyoruz. Sürekli ağlayan, ağladığını pazarlayan, sahte başarılar ve gündem yaratıp kıymeti kendinden menkul bir siyasi fotoğrafın ortasında, ne zaman dişe dokunur bir şey konuşulsa, kumanda evlilik programına döner ülkemde.
Oysa tüm bu kokuşmuşluğa rağmen bilim diyen insanlar da vardır. Kimi zaman akademisyen, kimi zaman gazeteci, kimi zaman işadamı, kimi zaman da siyasetçi olarak çıkar karşınıza.. Kimsenin bilmediği bir gerçek var ki, kendisini akıllı zanneden akılsızların dünyasında asıl yarını konuşan onlardır.
Ekonomi Gazetecileri Derneği olarak İzmir’de gerçekleştirdiğimiz Küresel Isınma Kurultayı’nın sekizinci buluşmasında gördüm yine onları. Geçen yıl da buzulların erimesiyle ortaya çıkan yeni lojistik hatlarla değişen ekopolitik dengeleri anlatan Prof. Dr. Harun Gümrükçü’yü tanımıştım.
Bu sene de birbirinden değerli uzmanları dinleme fırsatım oldu. Hepsinin tek tek isimlerini saymayacağım ama bahsettikleri konulardan satır başları sunacağım. Mesela işin enerji boyutunda, güneş başta olmak üzere yenilenebilir enerjileri kullanarak Tuz Gölü yüzölçümünde bir sahaya yapılacak yatırımlarla Türkiye’nin tüm enerji ihtiyacının karşılanacağını söylesem ne dersiniz?
Sizi bilmem ama nükleer tutkunlarından, fosil yakıt baronlarına ve uzantılarına kadar herkesin karşı çıkacağına eminim. Küresel ısınma nedeniyle önümüzdeki 20 – 30 yıl içerisinde Gana, Fildişi Sahilleri üretim alanlarının devre dışı kalması nedeniyle ,çikolatayı sadece dolar milyarderlerin yiyeceği bir ortam düşünebilir misiniz?
Arıların yok olduğunu, Ege’de çiçek balı üretiminin yarı yarıya azaldığını; mayısta beklenmedik yağışlar nedeniyle aç kalan arılar yüzünden toplu arı ölümlerin yaşandığı ilginizi çeker mi? Ne diyordu Einstein’ın teorisi? Arılar yok olursa, insan yaşamının yok olması da sadece 4 sene alır. Bilmem sizi ilgilendiriyor mu?
Biyoyakıt mesela… Kurultay’da soruldu: “Niye bunları konuşmuyoruz?” Bu arada bu duyarsızlığın bedeli olarak da yanlış enerji politikaları yüzünden pahalı enerji kullandığımız gerçeği de mi umurunuzda değil?
Peki 500 çiftçinin katıldığı bir anketi yanıtlayan çiftçilerin yüzde 80’inin iklim değişikliği karşısında ürün değişimine gidebileceğini söylemesi sizi ilgilendiriyor mu? Yani çiftçi konuyu anlamış ama siyasetimizin gündeminde değil.
Öte yandan çiftçinin zor durumda olduğu da açık. Çünkü afetlere karşı tarım sigortası yaptırabilenlerin oranı sadece yüzde 54. Ne acı değil mi? Kamuoyu ise bu konularla ilgilenmiyor. Varsa yoksa sahte gündemler.
Kurultay’daki konuşmacılardan sadece birinin adını vereceğim. Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer… Daha önce değer verdiğim insanlardan duymuştum adını, ama ilk kez canlı dinlemek kısmet oldu. Bakın şu sözleri çok önemli:
“Bir sabah kalktım, bir baktım ki karşı tepelerde rüzgâr türbinleri. İstanbul’dan bütün büyük şirketler bizim memleketimize gelip tepelere rüzgâr türbini kuruyor. Sayı kısa sürede epey arttı. Rüzgâr bizim rüzgârımız, güneş bizim güneşimiz. Tepemizdeki güneşe, yüzümüze vuran rüzgâra niye seyirci kalıyoruz? Belediyenin yanındaki kapalı pazara güneş panelleri taktık. Binanın bütün elektriğini buradan karşılıyoruz. Yılda 125 bin lira da tasarruf sağlıyoruz.”
Soyer, bununla da yetinmemiş. Vatandaşı da olaya dahil etmek için enerji üretim kooperatifleri projesi başlatmış. Bilhassa rüzgâr ile büyük potansiyel yaratılabileceğine inanıyor. Küreselleşmeden söz edilen dünyada ulusallaşmanın devam ettiğini hatırlatan Soyer, yapay umutlarla, doğal felaketleri yenmenin mümkün olmadığını söylüyor.
İşin özü şu ki birbirinden değerli sunumları yapanların içinde gazetecisinden bilim insanına, sanayicisinden sivil toplum örgütlerine kadar bir kitleyle buluşmak yarın adına ümit vericiydi. Eminim EGD Küresel Isınma Kurultayı Bilim Kurulu Başkanı Dr. Doğanay Tolunay öncülüğündeki ekibin çalışmasını sonucu ortaya çıkacak sonuç bildirgesi çok daha net bir biçimde konuyu kamuoyuna ulaştıracaktır.
Ama ben izlenimlerimi aktarmayı şu ifadeyle bitireyim: Son derece boş muhabbetlerin döndüğü ülkemde, halen akla, bilime, çevreye karşı duyarlılık gösteren, salt kritik yapmak yerine çözüm önerileriyle ortaya çıkan insanlarla bir arada olmak paha biçilmezdi. Bence onlar gerçek kahraman. Boş muhabbet ülkesinin kahramanları…