İddia etmeye devam ediyorum: bugünün ve gelecek yılların en önemli sorunu işsizliktir. Çünkü istihdam sağlanamayan toplumlarda illegalite beslendiği gibi, sosyal sıkıntılar, aile dağılmaları, asayiş olayları hayat bulur ve terörden ekonomiye mücadele verdiğiniz her alanda sıkıntı ortaya çıkar.
Bu nedenle Türkiye’nin son derece ciddiye alması gereken bu konuda, daha tutarlı, ayağa yere basan, rakamlardan kurtulmuş ve çözüme yönelik politikaları devreye sokması lazım. Ne içi boş istihdam seferberliği söylemleri, ne de çift haneye oturmuş bir işsizliği sene sonunda yüzde 9,5 oranına geriletileceği vurgusu işe yaramaz.
Herkesin yanına bir kişi almasıyla çözülecek bir sorundan bahsetmiyoruz. Bu zaten iktisaden mümkün olmamakla birlikte, yüzde 5 bile büyüseniz, 800 bin üniversite mezunundan sadece 500 binine iş bulabildiğiniz bir ekonomik gerçeklikten bahsetmemiz gerekir.
Nerede bu süreçte işten ayrılanlar, atılanlar, iş bulamayanlar, iş aramaktan ümidini kaybedenler ve içi boş üniversitelere yerleştirilerek işsiz sayılmayan kişiler. Eğer reel sektör bir tarafta nitelikli eleman ararken, diğer tarafta işsizlik artıyorsa; nitelikli iş gücü hakkını alamadığı için boşta kalırken, dayımın oğlu iş buluyorsa; sıkıntıyı hamaset ile aşamazsınız.
Türkiye’nin acilen bir işgücü envanteri yapması gerekiyor. Elindeki işgücü yelpazesinin niteliğini bilmeyen, ihtiyaçlar ile eldeki değerleri buluşturamayan, geleceğe yönelik projeksiyonlarıyla eğitim sistemi uyuşmayan bir ülkenin, ne kalkınması mümkündür; ne de işsizlik sorununu gerçekten aşması.
Bugün işsizlik yüzde 12 ile son 6 yılın zirvesini gördü. Fakat daha kötüsü iş aramaktan ümidini yitirenleri kattığınızda oran yüzde 24’leri vuruyor. Resmi rakamlara göre dahi genç işsizlik yüzde 22’yi aştı. Tarım dışı işsizlik yüzde 15’lere dayandı. Tarım ise kayıt dışı haliyle, işsizlik oranlarını düşürmeye yarayan, ama gerçekte büyük bir işsiz deposu haline gelen sektör oldu.
Eğer bir ülkede nüfusun yüzde 74’ü çalışma yaşında, ama buna karşın sadece üçte biri çalışma yaşamında ise, bu fotoğrafta ne kalkınmayı, ne borç ödemeyi, ne işsizlik sorununu aşmayı, ne kayıt dışı çalışmayı, ne de sosyal güvenlik sistemini ayakta tutmayı hayal edemezsiniz.
İşi olmayan adama sağlık hizmeti vermek için ’53 TL ver anlaşalım’ diye bir kafaya sahipseniz; çalışanı zorla özel bir sigorta ürünü olan BES’e dahil edip, kaçan yüzde 26’yı kötü propagandaya bağlarsanız, meseleyi anlamıyorsunuz demektir.
İnsanlar akşam evlerine ekmek götüremiyorlar. Öte tarafta işveren nitelikli personel bulamıyor. Ve ne yazık ki Türkiye hızla yarını kurtarmayı tartışacak yerde, istatistik ve rakam mücadelesi veriyor.
Bu kafayla bir gün işsiz nüfusumuz, çalışan nüfusumuzu aşacak.