Asgari ücretin bin 300 TL olduğu ülkede, kazayla elinize ayda 550 TL geçiyorsa yandınız. Yaşayabilecek kadar zengin sayılıyorsunuz ve genel sağlık sigortası primi ödemekle yükümlü oluyorsunuz.
Gelir testi yaptırmanız gerekiyor ki buradan da 549 TL ve altı çıkmak o kadar kolay değil. Evinizdeki televizyondan, işsiz kaldığınız için sığındığınız baba evinde kendisinin emekli maaşına kadar her şey gelir sayılıyor. O da sadece gelir. Mesela o gelirden kredi borcu kesiliyorsa, onu görmüyorlar.
İşsiz insandan sigorta primi istemek zaten başlı başına bir ucube… Ama iş burada bitmiyor. Sağlık hizmeti almak her ne kadar en doğal vatandaşlık hakkı olsa da, diyelim ki ‘istemiyorum’ dediniz. Yetmez, size borç çıkarılmaya devam ediyor.
Açlık seviyesinin altında bir gelirle, bir de sigorta primi ödemek iktisaden de, mantıken de mümkün olmadığından kimse ödemiyor. Daha doğrusu ödeyemiyor. Fakat hanenize borç yazılmaya devam ediyor.
Ardından alacaklar o kadar çok birikiyor ve zaten fiilen tahsil edilmesi mümkün olmadığından af çıkıyor. Geçtiğimiz günlerde TV programıma konuk olan İstanbul Gıda Toptancı Tüccarları Derneği eski Genel Sekreteri bir bilgi paylaştı.
Meclis genel kuruluna yeni gelen af, yapılandırma ya da adına ne derseniz deyin, 49.uncu imiş. Yani ortalamaya vurduğunuzda 2 yılda bir af çıkarıyorsanız, artık sistemi ve mantığını sorgulamak zaten aklın gereği. Lakin bu dikkate bile alınmıyor.
Sonra af çıkıyor ve deniliyor ki, ceza ve faizleri siliyoruz; anaparayı 12 taksitte ödeme olanağı sunuyoruz. Bu da müjde olarak kamuoyuna duyuruluyor. İyi de benim böyle bir borcum yoktu ki.
Mantıkla hiçbir şekilde bağdaşmayan bir borç yaratıp, sonra buna faiz ve ceza ekleyip, ardından affedip, bir de anaparayı isterseniz, olmayan bir borcu üstlenmemi ve ödememi istemiş olursunuz.
Köy ağalarının marabaları borçlandırma sistemine benzeyen ve asla bitmeyecek bir borç ile elinin altında tuttuğu yapıyı andıran bu uygulamayı, aklımızı başımıza alıp sorgulamamız gerekiyor.
Tekrar ediyorum, açlık sınırının altında yaşayan adamdan sigorta primi istemek akla da, ekonomi bilimine de, vicdana da aykırıdır. Af ile getirilen bu yaklaşımın da tek bir izahı var. Borçlusun sen borçlu. Üstelik bir de bunu işverenlerin üçte ikisinin SGK’ya borçlu olduğu bir ortamda, işsizden talep ediyorsun.
Sanki bakkal dükkânıma biri geldi zorla bana senet imzalattı da, şimdi faizden vazgeçip anaparayı istiyor. Yapmayın ne olur? İnsaf…