Cumhurbaşkanı Erdoğan 100 günlük eylem planını ve ikinci 100 günlük olası planı kamuoyuyla paylaştı. Söylenenleri ve sıkıntıda olduğu halde bu söylemlere aceleyle çıkıp açıklama yapanları bir kenara bırakıyorum. Allah ıslah etsin.
Şu anda kimse millet bahçeleriyle ya da kendisine net gider olarak dönen boğaz köprüsü ya da havalimanı ile ilgilenmiyor. Herkesin gündemi geçim derdi. Satın alma gücü açısından son açıklanan veriye göre Avrupa’da 37 ülke arasında Türkiye 29. sırada. Avrupa ortalamasının da yüzde 33 altında bir yaşam mücadelesi veriyor.
Avrupa ekonomisinin iyi olduğunu söylemek mümkün değil. Ama bugün açıklanan Avrupa Merkez Bankası kararlarına bakarsanız, hem varlık alımlarının durdurulması hem de Haziran sonrasında faiz artırılacak olması 2019 yılında en büyük ihracat pazarımızda da daralma gerçeğini önümüze koyuyor.
Bunun da asgari ücret görüşmelerinin devam ettiği şu sıralarda, yeni bir işsizlik dalgası gerçeğini hayatımıza sokacağını görmek için müneccim olmaya gerek yok. Bugün itibariyle insanlar ekmek kavgası veriyor.
Yoksa açılan bir bahçenin, bugün için kimsenin hayatında kritik bir yeri yok. Ama bu plan içerisindeki elektronik haciz, yaşamımızı direkt etkileyecek; onu görebiliyoruz. Lafı sözü bir kenara bırakırsak, işsizlik ve geçim derdine yönelik bir adım atma ihtiyacı hızla gündemimize yerleşti.
Bir tarafta vergi barışını bozanların, ödeyenlerin sayısını kat be kat katlamış olması, tahsilat oranlarının hedeflenen rakamlara karşı ciddiye alınmaz seviyelerde kalması, öte tarafta TESK’in vergi indirimlerinin uzatılması talebi zaten her şeyi anlatıyor.
Fakat iş bununla da bitmiyor. Hayatımızda bir konkordato gerçeği var ki, bizzat Bakan tarafından açıklanan veriler, ekonominin gerçek durumunu ortaya koyuyor. Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın açıklamalarına göre şu ana kadar 846 firma konkordato ilan etti. Bunların 294 tanesi A.Ş., 552’si de limited şirket.
Ayrıca ağırlıklı bir bölümünün de İstanbul, Ankara, İzmir, Kocaeli, Mersin, Bursa gibi illerden olduğunu görüyoruz. Peki bu bize ne anlatıyor? Birincisi Türkiye ekonomisinin reel sektör bazında hem ihracatçı, hem de vergi veren illerinde sorunun büyüdüğünü gösteriyor.
İkincisi şehir ve sektör itibariyle meseleye mercek tutarsanız, firma büyüklüklerini de dikkat alırsanız, bunların tedarikçi kullanan firmalar olduğunu görürsünüz. O zaman da sadece 846 firma diyerek işin içinden çıkamazsınız.
Gerçek sayı çok daha yüksek olmakla birlikte, ortalama her biri 10 tedarikçi ya da yan sanayici ile çalışıyor olsa, sorunlu firma adedi birden bire 8 bin 500 seviyelerine yaklaşır. Bunların istihdam içerisindeki payını da düşünürseniz problemin büyük olduğunu görürsünüz.
Üçüncüsü önümüzdeki süreçte vergi kayıplarının olacağını da bilmek için medyum olmak gerekmiyor. Yetmedi; dördüncü olarak bu firmaların alacaklarının adeta batak olduğunu da söylemek gerekir. Çünkü 2 sene sonra ödemeler başlasa bile, kamudan bankalara kadar herkes parasını aldıktan sonra sıra reel sektöre geliyor.
Daha önce bu konuda bir uyarı yapmıştım; yineliyorum. Bu sistemin mutlaka yasal düzenlemeyle reel sektörü öncelikli hale getirecek bir yapıya büründürülmesi gerekir. Aksi takdirde zaten o firmadan tahsilatını yapan kamu da, bankalar da daha büyük hacimle diğer firmalar içinden tahsilat sorunu yaşamaya başlayacaklar.
Tüm bunlar, zorlu en az bir iki senemiz olduğunu gösteriyor. Zaten hem piyasanın gerçekleri, hem açıklanan ulusal ve uluslararası raporlar da 18 – 20 aylık dilimlerin reel sektör adına riskli bir bilanço dönemi olacağını ortaya koyuyor.
Öyleyse üç tane yol, bir tane havalimanı yaptık diye icraat anlatmak yerine, gerçek sorunlara karşı nasıl bir önlem alındığını, para verildiyse bunun nasıl geriye dönüşünün olduğunu kamuoyuyla paylaşmak lazım gelir. Zira anlatılanların hepsi, önümüzdeki soruna katkı sağlamadığı gibi, yanlış ihale sistemi ve anlaşmalar nedeniyle de bütçeden gider olarak karşımıza çıkıyor.
Reel sektör alarm veriyor. Bu nedenle işsizlik riski bas bas bağırıyor; ama ekonomiyi yönetenler gerçeği söyleyenlerle polemik yapma derdinde. Polemiği bırak, ekonomi zaten kendi gerçeğini ortaya koyup haklıyı haksızı gösteriyor. Sen gerçekçi bir çözüm üret.