Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhtarlar ile yaptığı monologda kredi derecelendirme kuruluşlarının tavrını değerlendirdi. Bilhassa Moody’s’in not kırımının ve yatırım yapılabilir seviyenin altına çekilen durumun siyasi olduğunu söyledi.
Esasen bu tavrın siyasi olduğu konusunda daha önce de belirttiğim gibi ben de hemfikirim. Cumhurbaşkanı’ndan ayrıldığım nokta, Türkiye ekonomisinin nottan hariç görünen yüzü. Erdoğan’ın siyasi olarak nitelendirdiği bu not, zaten daha önce de siyaseten yüksek tutuluyordu.
Türkiye ekonomisinin durumunu, bir kayıkçı kavgası içerisinde farklı göstermek, olmayanları varmış gibi anlatmak, gelecek adına kendimize yapacağımız en büyük kötülüktür. Geçmiş hatalarımızdan halen ders almadığımızın sonucudur.
Başkasının parasıyla finanse ettiğimiz ‘lüküs hayat’ bitip, karşılıksız para basmaya hazırlandığımız şu günlerde, geçmişten biraz daha ders alınmış olabilme ihtimaline inanmak istiyordum. Ne yazık ki bir kez daha hayal kırıklığına uğradım.
Bir ekonomi masalı ortada dönüp dolaşıyor ama son üç gündür sanayicilerle bir aradayım. Gidin de durumu onlardan dinleyin. 16 ay vadeyi taban yapmışlar, piyasada dönen evraklarla ve daralan iş hacmiyle ne yapacaklarını kara kara düşünüyorlar. Onların gerçekleri de kâğıt üzerindekilere benzemez. O yüzden boş ekonomik söylemleri bir kenara bırakalım.
Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarını birçok yönden değerlendirmek mümkün. Ama iki başlık var ki onları soru olarak ortaya koymakta fayda görüyorum. Bunlardan birincisi şu söylem:
“Bunların cebine üç beş kuruş ekstra para koy, istediğiniz notu al. Bunlar, böyle. Böyle çalışıyorlar.”
Birinci soru şu: Türkiye daha önce ekonomik gerçekleriyle uyuşmamasına rağmen, ne verdi de en kötü zamanlarda bile notun düşmesini engelledi? Düşürürken birileri cebine para koyduysa, yüksek tutarken bu kuruluşlara ne verildi?
Sözleri ortaya atıp, gitmez olmaz. Bunun mutlaka açıklığa kavuşturulması gerekiyor. Çünkü bugün siyaseten notumuzu düşürenlerin, dün de siyaseten notumuzu en azından sınırda tuttuklarını biliyoruz. O zaman ne veriliyordu? Ne istendi de verilmedi? Neden bu tavra girildi?
İkinci soru ise, Cumhurbaşkanı’nın açıklamasından önce gündüz bakanların ters düşen açıklamaları. Enerji Bakanı Albayrak, son derece ulvi bir iktisadi yorum yaparak ‘Vız gelir tırıs gider’ diyerek konuyu değerlendirmişti. Bir gün sonra Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, not düşüşünü önemsediklerini ve tekrar yükseltmek için gerekli çalışmaları yaptıkları söyledi.
İktidarın kendi içindeki bu çelişkiyi bir kenara koyarsak, hem akşamına Cumhurbaşkanı’nın damadına arka çıkarak ortaya koyduğu söylem, ‘Mehmet Şimşek finale mi koşuyor’ sorusunu gündeme taşıyor. Neticede iki basit soru var; cevapları da bu kadar basitse alırız.