Yılbaşından itibaren zorunlu bireysel emeklilik hayatımıza girecek. Sanıyorum özel sektörün satamadığı, sattığında da bir yıl içinde sistemden çıkışların yarıdan fazla olduğu bir ürünü, dar gelirliye zorla satan devlet olarak tarihe geçeceğiz.
45 yaşın altındaki herkesin maaşından otomatikman yapılacak bu kesinti tasarruf diye pazarlanırken, fonda toplanacak paraların da Varlık Fonu gibi noktalarda değerlendirileceği söyleniyor. Elbette sigorta şirketleri bu işe ne kadar izin verecekler meçhul.
Çünkü günün sonunda başkasının malını satıyorsunuz. En azından onun parasını vermek durumundasınız. Cironun tamamını fona yatırmaya kalkarsanız da ikinci bir ihlal yapmış olursunuz. İlk ihlal malûm… Asgari ücretliye bile, kamu gücü zoruyla özel sektörün mal ya da hizmetini satmak.
Yine de tam içlerine sinmiyor; yaptıklarını da bir mantığa oturtamıyor olmalılar ki, cayma hakkı getiriyorlar. Hatta Hazine bu konuyla ilgili bir açıklama yaptı. Sadece çalışanların böyle bir hakkı bulunduğu söyledi. Bunu da posta ve güvenli elektronik iletişim araçlarıyla yapacaklarını açıkladı.
Peki, şimdi madem cayma hakkımız var; o zaman neden zorla sokuluyoruz? İsteğe bağlı kılalım diyeceğim, zaten BES, Türkiye’de olmayan bir şey değil. İsteyen gider bir sigorta şirketine ve sisteme dahil olur. Niye giriş çıkış yapıyoruz?
Yoksa girip de çıkamayacak mıyız? Zira ülkemde bu iş zordur. GSM operatörlerini ya da dijital platform TV yayınlarını düşünün. Hatta bankaları ve de elektrik dağıtım şirketlerini. Bunların hepsine girerken unvanımız ‘Sayın Müşterimiz’ iken, çıkmak istediğimizde aniden tenzil-i rütbe ile ‘Sayın Abonemiz’ oluruz.
Yani benim ülkemde sisteme girerken yollarınıza kırmızı halılar serilir de, çıkarken anadan emilen süt burundan getirilir. Bir dakika… Kendimi birden çok önyargılı hissettim. Diyelim ki ekonomi yönetimimiz bizi düşünüyor. Açlık sınırının altındaki asgari ücretten tasarruf yaptırmak gibi bir niyete büründü. O zaman tasarrufun tanımını yapalım.
Bir insanın, geliriyle bütün ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra kalan parayı farklı alanlarda değerlendirmesi… Peki elimizde para kalıyor mu? O zaman bu tasarruf değil. Peki, neden zorla kesiliyor? Zorla kesiliyor da, neden cayma hakkı tanınıyor? Aklımda deli sorular; çıkamıyorum işin içinden.
Her şey bir yana maraba ile ağanın pislik yeme hikâyesinde olduğu gibi, ‘biz bu dışkıyı neden yedik’ noktasına mı geleceğiz?
Neresinden bakarsanız bakın aBES işler… Ama anlayamadığımız bir hikmeti varsa; yetkililerden onu da açıklamasını bekliyoruz. Çünkü bu haliyle dünyanın en garip işi olarak ortada duruyor ve çok değil, birkaç gün sonra hayatımıza, cebimize etki edecek?
Sizce de aklı başında bir açıklamayı hak etmiyor muyuz?