Cellat Değişti Kurban Aynı

Türkiye’nin en az iki cephede birden savaşıyor.  Kime yavrularımız doğuda çarpışarak şehit ediliyor; kimi vatandaşımız da finansal harbin kurbanı oluyor. Bugün daha hepsini toprağa vermeden yeni bir şehit haberi daha aldık.

Hakkari Kekliktepe’de bir uzman çavuş mayına basarak şehit oldu. Bu sayıyla son 9 yılın şehit bilançosu 1016’ya çıktı. Hepsi nur içinde yatsın. Elbette yaralananları, gazi olanları da bunlara ilave etmek lazım… İşin silahlı mücadele tarafından manzara bu… Emin olun, hayatını kaybetmeyenler veya şehit olanların aileleri ise büyük oranda bir yoksulluk gerçeğini yaşamaya devam ediyorlar. Bunun en güzel kanıtı, elektrikleri kesik bir ailenin, çocukları şehit olunca evdeki elektriğin açılması oldu. Ne zamana kadar? Gündemden düşene dek…

Bir de potansiyel kurbanlar var. Tıpkı hayatını kaybeden ya da hayatını kararan evlatlarımız gibi, onlar da sen, ben, biz ve siz… Ülke üzerinde bilinçli bir borçlandırma kampanyası sonucu, geçim davası ile krediler arasına sıkışan finansal harp mağdurları…

Belki şehit olan çocuklarımız kadar telafi edilemez bir fotoğraf vermiyoruz. Ama büyük bir toplumsal dram ile karşı karşıyayız. Nedenine gelmeden önce bilançoyu ortaya koyalım. 7 Ekim 2011 itibariyle tüketicilerin bankalara olan borcu 209 milyar TL’ye ulaştı.

Bunların içinde TL cinsinden kredi kartı borcu 51,5 milyar TL, döviz cinsinden ise 61,4 milyon TL… Tam olarak sayısı bilinmese de araştırmalar 6,5 milyon kişinin kredi kartlarının en az ödenmesi gereken kısmını veya en fazla yüzde 50’sini ödeyebildiğini ortaya koyuyor.

Bu büyük bir tehlike… Fakat her dönemde işin içinden kurban vererek ya da alarak sıyrılmayı başaran finans kesimi son manevrasıyla yeni kapı daha araladı. Kredi kartları başta olmak üzere bir af ya da yapılandırmanın konuşulduğu bu günlerde, bankaların çoğu, ellerindeki alacakları varlık yönetim şirketlerine devretmeye başladılar.

Açıkçası uyguladıkları fahiş faizlerle batırdıkları borçlusunu, borcuyla beraber pazarlığın söz konusu olmadığı bir alana kaydırıyorlar. Riskinizi satıyorlar… Peki bu neyi değiştirir? Bankalar, olası bir yasal düzenlemede kanunlara uygun olarak pazarlık masasına oturabilirler. Fakat varlık yönetim şirketlerinin ya da fonlarının böyle bir yaklaşımı olmaz. Kredinizin taksitini ödeyemediğiniz anda, haciz memurlarını kapınızda bulursunuz. Avrupa’nın bazı ülkelerinde ve ABD’de bu yaşandı. Bir gece gelirler, sorgusuz sualsiz sizi kapının önüne koyarlar, içeridekileri de haczederek…

Krediyi krediyle kapatan ya da çeviren yapıyı dikkate aldığınızda, çok büyük toplumsal dramların arifesinde olduğumuz görülüyor. Yani cellât değişti, ama kurban aynı… Önce borçlandır, sonra yok et. Türkiye üzerinde oynanan ve varlıklarını emen büyük bir finansal harp unsuruyla karşı karşıyayız. Bankaların ağırlıklı olarak sermaye yapıları açısından yabancılaştığını düşünürseniz, şunu rahatlıkla söylemek mümkün…

Türk insanı göstere göstere vuruluyor. Kimisi cephede ya da yolda giderken mayına basarak kalleşçe, kimisi de finansal harp teknikleriyle ekonomik olarak… Sonra da çıkıp bu ülkeyi yönettiğini iddia edenler oluyor. Sormak gerekmiyor mu? Eğer gerçekten siz yönetiyorsanız, neden gerçek bir mücadele sergilemiyorsunuz?

[email protected]

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir