Cari Açıkta Kur Etkisi Zayıflıyor

Aralık ayı ödemeler dengesi verileri cari işlemler açığında beklenen iyileşmenin henüz ortaya çıkmadığını bize gösteriyor.
Her ne kadar yıllık bazda cari açık en yüksek düzeyine ekim ayında eriştikten sonra kasım ve aralık aylarında azalış eğilimine girdiyse de, önümüzdeki aylar için fazla umuda kapılmamak gerektiğini düşünüyorum.
Bunun nedenlerini şöyle sıralayabilirim:
â–  TL’nin diÄŸer paralara karşı reel bazda deÄŸer yitirmesi duraksamış bulunuyor. Merkez Bankası’nın 2003 yılını baz alan Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi’nin (REER) temmuz ayından bu yana gösterdiÄŸi düşüş, aralık ayında noktalanmış görünüyor.
Düzey haziran ayı ile aynı yere gelmiş.
Bunun nedeni rekabet ettiÄŸi diÄŸer ülkelere kıyasla enflasyonun daha yüksek olması. TL’nin dolara karşı 1.90’ı aÅŸması ya da sepet bazında 2.20’ye yaklaÅŸmasının avantajı yok olmuÅŸ.
â–  IMF’nin son Türkiye Raporu’nda altını çizdiÄŸi gibi, iç paranın deÄŸer yitirmesi geçici olduÄŸu takdirde cari açığa olumlu etkisi sınırlı kalıyor. Firmalar kur nasıl olsa aynı düzeye gelir bekleyiÅŸi ile “iÅŸ modellerinde” bir deÄŸiÅŸiklik yapmıyorlar.
■ Grafikten de izleneceği gibi, REER ölçümleriyle gerek gelişmiş, gerekse gelişmekte olan ülkeler ile paralel hareket ediyoruz. Kur aracılığı ile rekabet avantajı sağlayamamışız.
■ Büyüme oranı 2001 yılının 4. çeyreğinde de beklentiler üzeri arttı. Nerede duracağını da bilemiyoruz.
â–  Kredi artış oranını yüzde 25’lere indirmek derde çare olamıyor.
■ Enerji fiyatlarında azalış ümidi halen yok.
â–  Yunanistan sorunu çözüldükçe ve Avrupa ‘ dan iyi haberler geldikçe artacak risk iÅŸtahı cari açığın finansmanını kolaylaÅŸtıracak. Bu ise açığı artıracak bir etki yapacak.
Sonuçta tabloyu bu yılın ortasında daha net görebileceÄŸiz. Haziranda yıllık 65 milyar dolar cari açık verebilirsek, en iyi sonucu almış olabileceÄŸimizi düşünüyorum. Bu da bekleyerek ya da sadece Merkez Bankası’na yaslanarak gerçekleÅŸemez.
Soruna hükümetin “topyekûn” yaklaÅŸması lazım.

Nihayet firmaların envanterini çıkarabildik

Sistemdeki firma sayısını, bilanço büyüklüklerini ve detaylarını tam olarak bilmeyen bir ülkeydik. Analizleri hep yarım bilgilere dayanarak yapabiliyorduk.
Habertürk Ekonomi’nin dün baÅŸlayan ve bugün de devam eden yazı dizisinde, Sanayi Bakanlığı’nın 887 bin firmanın mali durumlarını gösteren projesinin sonuçlarını hep beraber izliyoruz.
Önemli bir bilgi seti olduğu kuşkusuz.
Dikkatimi en fazla çeken noktalar şunlar:
â–  Aile ÅŸirketleri yapısının hâkim olduÄŸu Türk reel sektöründe, firma sayısının yüzde 1’ini oluÅŸtursa bile büyük ölçekli 8.691 firmaya sahip olmak büyük avantaj. Sinerji yaratılıyor ve firmanın büyüklüğü birçok olanağı da beraberinde getiriyor.
â–  Bu baÄŸlamda toplam aktiflerin yüzde 66’sını oluÅŸturan büyük ölçekli firmalar kredilerin de yüzde 74 ‘ ünü kullanıyor. Kârlılıkları bu nedenle yüksek.
â–  Kaldıraç oranı (Yabancı Kaynak/ Aktif Toplamı) Türkiye’ de diÄŸer ülkelere kıyasla düşük. Borçtan çok öz kaynaklarla iÅŸ yapıyorlar.
■ Yüzde 57 olan kaldıraç oranı büyük ölçekli firmalarda daha az. Küçük ve orta ölçeklilerde ise daha yüksek.
â–  Toplam cironun yarısını gerçekleÅŸtiren büyük ölçekli firmalar toplam kârların yüzde 70′ ini yaratıyorlar. Kayıtdışı ekonominin yaygınlığının bir göstergesi de bu.
â–  Toplam firma sayısının yüzde 82′ sini oluÅŸturan 725 bin mikro firma tablonun yorumlanmasını zorlaÅŸtırıyor. Bunların çoÄŸu paravan ya da “özel amaçlı” ÅŸirketler. Türk Ticaret Kanunu uygulamaya baÅŸlandıktan sonra birçoÄŸu sistem dışında kalacaklar.
Sanayi Bakanlığı’nı bu veri seti için tebrik etmek gerek. Umarım geçmiÅŸ yıllara ait bulguları da beraber yayınlarlar. EÄŸilimleri de yorumlama fırsatını buluruz.

Yorumunuzla Bu Yazıya Katkıda Bulunun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir