Borç bulmakta zorlanacağımız için daha az yatırım yapacağız, daha az tüketeceğiz. Sonuçta bu da cari açığa olumlu katkı yapacak.
Hafta içinde eylül ayına ilişkin ödemeler dengesi verileri açıklandı. Dikkat çekici gelişmelerin başında cari işlemler dengesindeki kötüleşme geliyor. Mevsimlik nedenlerle cari işlemler dengesinde belirgin oynamalar olabiliyor. Oysa iktisadi açıdan bunların dışındaki hareketler önemli. Bu nedenle mevsim hareketlerinden arındırılmış cari işlemler dengesine bakıyorum. Bunu yaparken de cari dengeye ulaşmak için kullanılan üç ana kalemin (mal ihracatı, mal ithalatı ve turizm ile müteahhitlik gibi hizmetlerden elde edilen net döviz girişleri) mevsimlik hareketlerini ayrı ayrı dikkate alıyorum. İkinci olarak da enerji ürünlerine yaptığımız net ödemeleri dışlayan enerji dışı cari denge hesabını dikkate alıyorum.
Avrupa daralacakÂ
2009’un başından bu yana iki değişkenin hareketleri milyon dolar cinsinden Grafik 1’de gösteriliyor (artı değerler açığı ifade ediyor). Marttan eylüle kadar her iki değerde de belirgin bir azalma söz konusu. Eylülde ise tersine bir hareket var: Hem cari açık hem de enerji dışı cari açık artıyor. Bu olumsuz gelişme bundan sonra da sürer mi? Cari işlemler dengesinin hem düzelmesine hem de bozulmasına yol açacak bazı gelişmeler bizleri bekliyor. Net etki büyük olasılıkla düzelme yönünde olacak.
Olumsuz etkiden başlayayım. Avrupa ekonomisi derin bir krizde ve 2012’de Avrupa için beklenen büyüme hızı sürekli olarak aşağıya doğru güncelleniyor. Dolayısıyla, ihracatımızın yaklaşık yarıya yakınını yaptığımız pazarın önümüzdeki yıl genişlememesi hatta daralması olasılığı var. Bu, bir yandan da bu pazardaki rekabetin daha güçlü olacağı anlamına geliyor. Gelişmiş ülkeleri bir yana bırakırsak bu pazardaki temel rakiplerimiz şu ülkeler: Brezilya, Çin, Endonezya, Hindistan, Kore, Meksika, Rusya ve Tayland. Bir de Avrupa Birliği içinden rakiplerimiz var: Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya ve Romanya. Daha önce belirttim: Rusya (o da daha çok enerji ürünleri satıyor) ve Hindistan dışarıda tutulduğunda diğer ülkelere karşı maliyet dezavantajımız söz konusu: Türkiye’de enflasyon daha yüksek. Sadece şimdi değil, mesela 2005’ten ya da 2009’dan bu yana da yüksek.
Kaynak miktarı azalıyorÂ
Olumlu unsurlara gelince: Birincisi, 2010’un son aylarından bu yana döviz kurunda önemli bir artış gerçekleşti. Böylelikle dışarıya satacağımız mallar yabancıların para birimleri cinsinden ucuzlamış oluyor. Az önce sözünü ettiğim rekabet dezavantajı (enflasyonu arttıracak olsa da) bu yolla bir miktar azalıyor. ‘Bir miktar’ çünkü rakiplerimizin paraları da son aylarda değer yitirdi. İkinci neden de geçen haftalarda gerçekleşen vergi artışları. Vergi artışının bir yandan kamu gelirlerini arttırarak kamu tasarrufuna olumlu etki yapması bekleniyor. Diğer yandan da özellikle motorlu taşıt ithalatını azaltacağı öngörülüyor.
Üçüncü olumlu etki ‘zorla’ gerçekleşecek; bir süredir yaşanıyor da. Şu: Son üç ayda cari açığın finansmanı için bulabildiğimiz net kaynak miktarı, yılın ilk yarısına ya da geçen yılın aynı dönemine kıyasla belirgin biçimde düştü. Avrupa’nın içinde bulunduğu nedenle, bu gelişmenin artarak sürmesi beklenir. Dolayısıyla, verebileceğimiz cari açık miktarı azalacak. Türkçesi, borç bulmakta eskisine kıyasla zorlanacağımız için daha az yatırım yapacağız, daha az tüketeceğiz. Sonuçta da büyüme düşecek. Bu da cari açığa olumlu katkı yapacak.
Grafik 1. Cari işlemler açığı: 2009 Ocak – 2011 Eylül (milyon dolar).