İnsanımızı bir gecede zengin ve kısa sürede iş sahibi yapma becerisini gösteren TÜİK, ülkenin en sıkıntılı konusuna da el attı. En dramatik sonuçlara neden olacak, ama bugün sıcak parayla üstü örtülen, ülkeye zarar yazan cari açık meselesinin ilacı bulundu.
Biliyor musunuz cari açık yanlış hesaplanıyormuş. Tıpkı milli gelir gibi, tıpkı işsizlik rakamları gibi… Dünya oturmuş bu yanlışı görememiş ama bizim her şeye kadir TÜİK, sorunun kaynağını bulmuş.
Hani bir şarkı vardır ya, ‘baştan yarat ellerimi, baştan yarat gözlerimi’ der. İşte TÜİK de şimdi cari açık hesabını baştan yapmaya karar verdi. Meselenin üzerinde çalışıyor. Yanlış anlaşılmasın talep iktidardan geldi.
Gerekçe ne? ‘Özel sektörün bu kadar borcu olamaz.’ Tıpkı bu kadar işsiz, bu kadar fakirlik olamayacağı gibi… Şunu kabul ederim; bıyıklı Türkler dediğimiz bir kesim var ve bunlar kendi paralarını kredi almış gibi gösteriyorlar. Ama bunun oranı abartıldığı gibi değil ve tespit edilebilmesi de çok kolay. Gerçekten araştırma yaparsanız, bulursunuz.
Ama özel sektörün bu denli borçlu olmasını yok saymak, gerçek karşısında devekuşu sendromu yaşamaktan başka bir şey değildir. Çok basit tanımlamayla Türkiye’nin toplam ihracat geliri, hammadde ithalatının yüzde 77’sini karşılıyorsa, bu tablo bağıra bağıra ‘yapısal sorununuz var’ diyor.
Fakat ÅŸimdi bununla uÄŸraÅŸmak zor… Ãœlkenin ekonomi yönetiminde makas deÄŸiÅŸimi yapacaksınız, üretim ekonomisine döneceksiniz, uzun ve emek isteyen bir çalışmayla döngüyü tersine çevireceksiniz. Kim uÄŸraÅŸacak bunlarla? Ä°yisi mi, rakamları yeniden dizayn ederiz, olur biter.
Nasılsa medya gücü de elinizde, yüksek perdeden bunu yurtiçine pompalarsanız, sorunu en azından kendi adınıza çözmüş gözükürsünüz. Vatandaşın elinde tersini gösterecek argüman mı var? ‘Böyledir’, diyorsunuz, medya söylüyor söylüyor, söylüyor. Zaten 40 gün bir adama deli derseniz, nasıl deli kabul ediliyorsa, vatandaş da bunu öyle zannediyor.
Nasreddin Hoca’ya ‘dünyanın ortası neresi’ demişler. Ayaklarının altına bir çarpı atıp, ‘burası’ demiş. İtiraz yükselince de ‘inanmayan ölçsün’ deyip işin içinde çıkmış. İktidarın durumu da buna benziyor. Her şeyi rakamlarla halledip, gerçek problemi ortadan kaldırmak için bir şey yapmadan seçim kazanmanın yolunu arıyor.
Üzülerek söylemek istiyorum ki, gerçek sorun ortadan kalkmıyor. Fakat gel de bunu dizi kahramanına cenaze töreni düzenleyen, dizilerde ölen adama camilerde mevlid okutan memleketim insanına anlat. İşin daha kötüsü ekonomiyi bilenler de bir süre sonra buna inanıyor. Şüpheleri olursa, iktidar milletvekillerine sorup, rahatlıyorlar. Peki sonuç ne oluyor? Fıkradaki gibi:
Bizim marangoz temel, ahşap bir binanın restorasyonunda ikinci katta çalışırken, görünmez bir kaza meydana gelir ve testereyi kaydırarak yanlışlıkla kulağını keser ve kulak aşağı düşer. Kulağını görmek ümidiyle aşağı bakar ve oradaki işçilere seslenir:
‘Hey beyler! Aşağıda bir kulak gördünüz mü?’ Şaşkın işçiler şöyle bir etrafa bakarlar ve kanlar içinde bir kulak bulup, Temel’e gösterirler. ‘Bu mu?’ Temel eğilip, gözlerini kısar ve seslenir. ‘Yok yahu, benimkinin arkasında kalem olacaktı.’
Şimdi de TÜİK soracak size: Cari açık düştü mü? Ama Türkiye yanıt veremeden öylece bakmak zorunda kalacak. Çünkü yıllardır bu konuda kulağının üstüne yatıyor. Duyamaz ki…